Hangi Yönetim?
Tarih boyunca toplumlar, yönetim biçimlerinin adil ve refah getirici olmasını umdu. Ancak ne yazık ki, her yönetim şekli, idealini yozlaşmaya karşı savunmakta zorlanır. Oligarşi, yalnızca bir grup elitin çıkarını koruyan bir yönetimdir. Halkın büyük çoğunluğunu dışlayarak, adaletsizlik ve eşitsizliği körükler. Kleptokrasi ise daha karanlık bir tablo çizer: iktidarın yolsuzluk ve hırsızlık üzerine inşa edildiği bir sistemdir. Kakistokrasi ise tam anlamıyla en kötülerin yönetimidir; liyakatsiz, ahlaki değerlerden yoksun kişiler toplumun kaderini belirler.
Rusya’nın 1990’larda yaşadığı ekonomik çöküş, kleptokrasinin açık bir örneği olarak anılır. Yüksek makam sahipleri, kamu kaynaklarını ve doğal zenginlikleri şahsi servetlerine dönüştürdüler. Halk ise açlık ve sefaletle baş başa kaldı. Benzer şekilde, oligarkların ekonomik kontrolü, siyaseti de etkisiz hale getirdi.
Bu tür yönetim biçimleri, yalnızca liderlerin çıkarlarını korur. Toplumun yararı için tasarlanması gereken kurumlar, bir avuç insanın zenginleşmesine hizmet eder. Bunun sonucunda, halk güvensizlik ve umutsuzluğa sürüklenir.
Tarih, kötü yönetimlerin toplumları nasıl felakete sürüklediğini defalarca göstermiştir. Ancak bu hikayeler, aynı zamanda bir ders niteliğindedir: Adalet ve liyakat, sadece talep edildiğinde değil, sürekli savunulduğunda korunabilir.
“Balık baştan kokar, adalet mülkün temelidir.”