Muharrem Değirmen: Anıt Zeytinler Türkiye’nin Kültürel Markası Olmalı

Muharrem Değirmen: Anıt Zeytinler Türkiye’nin Kültürel Markası Olmalı
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Tarihçi, gazeteci ve yazar Muharrem Değirmen, Marmarabirlik’in “Yeni Döneme Güvenli Adım” başlıklı toplantısında öne çıkan “anıt zeytin ağaçlarının ürünlerinin ayrı bir kimlikle pazarlanması” fikrini, Türkiye’nin zeytincilikte yeni bir kulvara girmesini sağlayacak stratejik bir öneri olarak gündeme taşıdı. Değirmen, toplantı sonrasında yaptığı değerlendirmede, yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarından elde edilen zeytin, zeytinyağı ve zeytin ezmesinin özel tasarımlı ambalajlarla, ağacın yaşı ve kökenini belirten bilgiyle etiketlenerek satışa sunulmasının, hem kültürel mirasın korunmasına hem de üretici için yüksek katma değere kapı açacağına dikkat çekti. “Orhangazi’den İznik’e, Gemlik’ten Mudanya’ya uzanan hatta yüzyılları devirmiş ağaçlarımız var. Bu ağaçların meyvesi sıradan bir ürün değil; somut bir tarih, yaşayan bir kültürdür. Şişenin içinde sadece yağ değil, bir medeniyetin izi var. Bunu doğru anlatırsak, Türkiye’nin zeytinyağı algısını üst segmente taşırız” diyen Değirmen, önerisini somut bir sektör vizyonu olarak ortaya koydu.

Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yıldız’ın toplantıda ifade ettiği perspektif, Değirmen’in vurgularıyla örtüşüyor. Yıldız, anıt ağaçlardan elde edilen ürünlerin ayrı bir kategori olarak kurgulanmasının birliğin ihracat hedeflerine de ivme kazandıracağını belirtirken, Değirmen bu adımı “lokomotif etki yaratacak bir marka mimarisi” olarak tanımlıyor. Uluslararası pazarlarda kökeni izlenebilir, hikâyesi olan ve sınırlı üretimle sunulan ürünlerin yüksek fiyatlama gücüne sahip olduğunun altını çizen Değirmen, “İspanya ve İtalya’da asırlık ağaçlardan çıkan yağların ‘özel seri’ olarak, tek tek ağaç bilgisi ve coğrafi konumla şişelendiğini görüyoruz. Orada tüketici yağa değil, o yağa eşlik eden hikâyeye, kökene ve saygın bir geleneğe para ödüyor. Bizim de bu seviyeye çıkmamamız için hiçbir sebep yok” ifadesini kullandı.

Değirmen’e göre modelin kalbi, ürünün etrafında kurulacak inandırıcı ve belgeli bir hikâyede yatıyor. Şişenin arkasındaki bilgiler yalnızca besin değeri ve hasat tarihiyle sınırlı kalmamalı; ağacın tahmini yaşı, bulunduğu köy, parsel ve mümkünse ağaca verilen geleneksel ad gibi ayrıntılar da yer almalı. Her şişeye yerleştirilecek bir karekodla tüketici, ağacın fotoğrafına, konumuna ve hasat günlüğüne ulaşabilmeli. “Orhangazi’nin Keramet Köyü’nde üç asırlık bir ağacın dalından toplanan zeytinlerin yağı, arkasına o ağacın öyküsü yazıldığında bambaşka bir anlam kazanır. Bu, sadece bir gıda tüketimi değildir; kültürel bir deneyimdir” diyen Değirmen, izlenebilirlik altyapısının güveni büyüteceğini, koleksiyon değeri yaratacağını ve turistik satış noktalarında ürünü ön sıralara taşıyacağını söyledi.

REKLAM ALANI

Önerinin yalnızca Marmarabirlik’in tek başına üstleneceği bir iş olmadığını vurgulayan Değirmen, belediyelere, ilçe tarım müdürlüklerine ve koruma kurullarına da çağrıda bulundu. Anıt ağaçların envanterinin güncellenmesi, ağaç sağlığı ve toprak-su yönetimine ilişkin bakım protokollerinin oluşturulması, hasat ve sıkım süreçlerinde ayrı izlekler tanımlanması gerektiğini belirten Değirmen, “Anıt ağaç bir ilçenin, bir kentin ve aslında bir ülkenin değeridir. Onun ürününü markalaştırmak yerel ekonomiye, turizme, tanıtıma doğrudan katkıdır. Belediyeler bu vizyonu görmezden gelirse, gelecek kuşakların hakkını zayi etmiş oluruz” dedi. Gastronomi turizminin yükselen bir eğilim olduğunu hatırlatan Değirmen, İznik’in tarihi rotaları, Gemlik’in kıyı hattı, Mudanya’nın sivil mimarisi ve Orhangazi’nin tarımsal peyzajı ile anıt zeytin temalı deneyimlerin birleştirilebileceğini, böylece “ürün-hikâye-mekân” üçlemesiyle sürdürülebilir bir turizm çekimi yaratılabileceğini kaydetti.

Sektörel ölçek açısından da tablo net. Marmarabirlik’in açıkladığı verilere göre 2024’te 35 milyon dolara ulaşan ihracatın, kısa vadede 50 milyon, orta-uzun vadede 70 milyon dolar seviyesine taşınması hedefleniyor. Değirmen, bu hedeflere giden yolda özel serilerin çarpan etkisi yaratacağını düşünüyor: “Sınırlı üretim, numaralandırılmış şişe, tek parsel ve tek ağaç vurgusu, sertifikasyon ve coğrafi işaretle birleştiğinde, hem birim başı geliri artırır hem de Türkiye markasına itibar ekler. Sıçrama bu katmanda gerçekleşir.” Ona göre ideal kurguda, anıt ağaç ürünleri yıllık hasat miktarı kadar numerik seriler halinde, gurme restoranlar, havaalanı dükkânları, butik oteller, müze mağazaları ve seçilmiş e-ticaret kanalları üzerinden sunulmalı; her şişe üzerinde yıl, seri ve ağaç künyesi net şekilde yer almalı.

Toplantının Orhangazi açısından dikkat çeken bir unsuru da Remzi Bayram’ın Marmarabirlik yönetiminde yer alması oldu. Değirmen, “Uzun yıllardan sonra Orhangazi’den bir ismin yönetim masasında bulunması, anıt ağaç gündeminin takibi ve bölge üreticisinin menfaatlerinin korunması açısından stratejik önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı. Yerel temsilin, envanterin çıkarılması, bakım bütçelerinin planlanması ve üretici eğitimlerinin yaygınlaştırılması gibi pratik başlıklarda sonuç almayı kolaylaştıracağını belirten Değirmen, anıt ağaç statüsünün lafta kalmaması için saha uygulamalarının ve disiplinli bir kalite güvence sisteminin zorunlu olduğunu ifade etti.

Değirmen, uluslararası örneklem üzerinden modelin anlatısını güçlendirdi. İtalya’da tek parsel ve tek ağaç yağlarıyla öne çıkan üreticilerin, etiket üzerinde ağacın adını ve yaşını vurguladığını; İspanya’da ise eski zeytinliklerin restorasyonu, sürdürülebilir sulama ve biyoçeşitlilik kriterleriyle desteklenen fon mekanizmalarının, premium fiyatlamaya doğrudan yansıdığını aktardı. “Bugün 250 mililitrelik bir şişeyi yüzlerce euroya satabilenlerin sırrı, yalnızca duyusal kalite değil; şeffaf köken anlatısı, çevresel sorumluluk ve estetik ambalaj dilidir. Bizim coğrafyamızın anlatısı da en az bu kadar güçlüdür; hatta uygarlık tarihinin izleriyle daha derindir” dedi.

Hukuki ve idari boyuta da işaret eden Değirmen, anıt ağaçlardan hasat edilen ürünün ayrışması için sözleşmeli üretim, ayrı depo ve hat takibi, yetkili noter veya ziraat odası gözetimi gibi mekanizmaların devreye alınabileceğini; böylece “anıt seri” ile “klasik seri”nin karışmasının önüne geçileceğini söyledi. Etikette yer alacak “anıt ağaç ürünü” ibaresinin tüketiciyi yanıltmaması için, ölçülebilir ve denetlenebilir kriterlerin yönetmelik ve birlik iç tüzükleriyle yazılı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Değirmen, “Güven, bu işin temelidir. Bir kez sarsılırsa, premium katman çöker. Bu nedenle kural seti, denetim ve şeffaflık baştan tasarlanmalı” uyarısında bulundu.

Pazarlama iletişimi açısından ise, görsel dilin raf üzerinde hikâyeyi tek bakışta anlatacak sadelikte olması gerektiğini söyleyen Değirmen, “Şişe formu, cam kalitesi, tipografi ve etiket dokusu, ürünün ‘zamansızlık’ iddiasını taşır. Ağaç fotoğrafı veya illüstrasyonu minimalist bir yer tutmalı; gerisini merak eden tüketici, karekodla derinlemesine bilgiye erişebilmelidir. Bu yaklaşım, hem uluslararası raflarda hem de dijital vitrinde fark yaratır” dedi. Ayrıca, gastronomi dünyasının saygın şefleriyle yapılacak menü iş birlikleri, tadım etkinlikleri ve uluslararası yarışmalara katılımın, kısa sürede görünürlük sağlayacağını belirtti.

Son sözlerinde önerisini bir çağrıya dönüştüren Muharrem Değirmen, “Marmarabirlik’in ortaya koyduğu vizyon, sıradan bir satış stratejisi değil; tarihe, kültüre ve ölümsüzlüğün simgesi zeytin ağacına saygının somutlaşmış halidir. Belediyelerden üretici birliklerine, koruma kurullarından turizm paydaşlarına kadar herkes bu vizyonu sahiplenmeli. Bu mesele yalnızca bugünün değil, yarının da meselesidir. Başarabilirsek, Türkiye zeytinyağını dünya raflarında fiyatıyla değil, hikâyesi ve itibarıyla konuşturur” ifadelerini kullandı.

Marmarabirlik cephesinde ihracat hedefleri büyürken, anıt ağaçların ürüne dönüştürülen asırlık hafızası, birliğin markalaşma yolculuğunda çıtayı yukarı taşıyacak en güçlü aday olarak öne çıkıyor. Saha envanteri, izlenebilirlik sistemleri, ayrı üretim hatları ve disiplinli bir iletişim stratejisiyle desteklenecek model; Orhangazi, Gemlik, İznik ve Mudanya başta olmak üzere tüm Marmara hattında üreticinin gelirini artırmayı, kentin turizm ekonomisine yeni bir damar açmayı ve Türkiye’nin zeytinyağı anlatısını “özel seri” ekseninde yeniden yazmayı hedefliyor. Değirmen’in önerisi, tam da bu nedenle, bir haber başlığının ötesinde; tarım, kültür ve marka politikalarının kesişiminde duran kapsamlı bir yol haritası olarak kayıtlara geçiyor.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ