EYLEMSE EYLEM, GREVSE GREV!
Yıllardır aynı senaryoyu izliyoruz. Kamu çerçeve protokolü görüşmeleri başlıyor, masaya oturuluyor, toplantılar yapılıyor… Sonuç? Hep aynı hüsran. Emekçinin sesi duyulmuyor, alın terinin hakkı verilmiyor. Ama artık yeter! Taleplerimiz ne hayal, ne uçuk kaçık. İstediğimiz, hak ettiğimizdir!
Vergi Dilimi: Maaş zamları daha cebe girmeden eriyor
Yıl başında yapılan maaş artışı, yılın ortasında vergi diliminde eriyor. Yüzde 15’ten başlayan vergi oranı kısa sürede yüzde 27’ye çıkıyor. Bu mu adalet? Kamu çalışanı sabit vergi dilimi talep ediyor. Çünkü maaş zamlarımız cebimize yansımıyor. Dilime değil, geçime odaklanılmalı!
Refah Payı: Enflasyon yüzde 70, zam yüzde 20!
Rakamlar ortada. Çarşıya, pazara çıkan herkes gerçek enflasyonu biliyor. Ama resmi zam oranları, bu gerçekle bağdaşmıyor. Refah payı artık lütuf değil, zaruret. Alım gücümüz korunmalı, hayat şartlarına göre maaşlar revize edilmelidir.
Tayin Hakkı: Ailesine kavuşamayan memur verimli olabilir mi?
Yıllardır görev yaptığı şehirden ayrılamayan, ailesinden uzak kalan kamu çalışanları var. Aile bütünlüğü bir lütuf değil, anayasal haktır. Bu konuda hâlâ bir çözüm üretilmemesi, vicdanları yaralıyor.
Meslek Kodu: Ne iş yaptığı belli olmayan bir sistem!
Kamuda aynı işi yapan insanlar farklı unvanlarla çalışıyor. Bu durum ücrette, özlük haklarında büyük eşitsizliklere yol açıyor. Meslek kodlarının belirlenmesi, yapılan işin hakkının verilmesi artık kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Kıdem Tazminatı: Bizim namusumuzdur
Kıdem tazminatına göz dikilmesi, iş güvencesine darbe demektir. Bu hak, yılların emeği, geleceğin teminatıdır. Kıdem tazminatını budamak isteyen hiçbir düzenlemeye sessiz kalmayız.
Eşel Mobil: Enflasyon arttıkça maaş da artmalı
Yılda bir yapılan maaş zammı, yüksek enflasyon karşısında yok oluyor. Eşel mobil sistemine geri dönülmeli, maaşlar enflasyona endekslenmeli. Hayat pahalılaşıyor ama maaş yerinde sayıyor. Bu denge bozulursa, toplumsal huzur da bozulur.
Statü ve Unvan: Aynı işi yap, farklı ücret al… Bu mudur adalet?
Kamu kurumlarında hâlâ yardımcı hizmetler sınıfı gibi çağ dışı uygulamalar var. Aynı işi yapan personelin farklı ücret alması kabul edilemez. Statü ve unvan farklılıkları, işin gerçek niteliğine göre düzenlenmelidir.
Sendikalar Kanunu: Özgür sendikacılığın önünü açın!
Sendikal tercih baskı altındaysa, temsil adaleti sağlanamaz. Sendikalar Kanunu yeniden ele alınmalı, çalışanların özgür iradesiyle örgütlenebilmesinin önü açılmalıdır. Tek sesli sendikacılık, sorunları çözmez, büyütür.
Aylık Bağlanma Oranı: Emekli olmak, yoksullaşmak değil
Emeklilik, huzur içinde yaşanacak bir dönem olmalı. Bugün ise emekli maaşları açlık sınırının bile altında. Aylık bağlanma oranları yükseltilmeli, emekli olan insanlar onurlu bir yaşam sürebilmelidir.
Ben bu yazıyı kaleme alırken yalnızca kendi adıma değil, bu ülkede emeği hiçe sayılan, talepleri yok sayılan milyonlar adına yazıyorum. Beklemekten, sabretmekten, oyalanmaktan yorulduk.
Eğer bu talepler karşılık bulmuyorsa…
Eylemse EYLEM, Grevse GREV!
Ama en başta: Adalet, eşitlik, insan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz!
Tarık Şeker