SELÇUK ÖZDAĞ: “ADALET, İKTİDARIN KEYFİNE GÖRE HATIRLAYACAĞI BİR KAVRAM DEĞİLDİR”
Yeni Yol Grubu Grup Başkanvekili ve Muğla Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında kamuoyunda “11. Yargı Paketi” olarak bilinen, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne yönelik kaygılarını dile getirdi. Özdağ, Türkiye’de derin bir “adalete güven krizi” yaşandığını vurgulayarak, “Adalet, iktidarın işine geldiğinde hatırladığı, işine gelmediğinde unuttuğu bir kavram olamaz.” dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Devletin varlık sebebi en başta adaleti sağlamaktır” sözlerini hatırlatan Özdağ, bu ifadenin teorik olarak doğru olduğunu, ancak sahadaki tabloyla büyük bir çelişki içinde bulunduğunu söyledi. Bakanlığın verilerine göre yargı teşkilatında 12 milyon 10 bin 82 derdest dosya bulunduğunu belirten Özdağ, bunun “birikmiş adalet borcunun somut ifadesi” olduğunu dile getirdi. Özdağ, TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na atıfla, toplumun yüzde 46,4’ünün yasaların herkese adil ve tarafsız uygulanmadığını düşündüğünü, bu oranın 2008’den bu yana görülen en yüksek seviye olduğunu belirterek, “Vatandaşın neredeyse yarısı hukuk karşısında eşit olmadığını hissediyor; bu, teknik bir düzenlemeden çok daha ağır bir krizdir.” ifadelerini kullandı.
11’inci Yargı Paketi’nin gerekçesinde “yargı bağımsızlığını güçlendirme, hukuki güvenliği artırma, yargılamaları hızlandırma” gibi hedefler yazsa da teklifin içeriğinin bu hedefleri karşılamaktan uzak olduğunu söyleyen Özdağ, paketi “günü kurtarmaya dönük, baskıyı hafifletmeye yönelik, kısmi ve parçalı adımlar bütünü” olarak nitelendirdi. Özellikle kamuoyunda “Kovid-19 düzenlemesi” olarak bilinen ve kapalı cezaevinden açığa, açıktan da denetimli serbestliğe daha erken ayrılmayı öngören mekanizmanın kapsamının genişletilmesine dikkat çekti. Bu düzenleme ile 31 Temmuz 2023 öncesinde suç işleyenlerin de kapsama alınacağını, ilk etapta 55 bin, birkaç ay içinde ise 115 bin kişinin tahliyesinin beklendiğini hatırlatan Özdağ, “Cezaevlerindeki kapasite sorunu doğrudur; ancak bu doluluğu doğuran yapısal sorunlara dokunmadan sadece tahliye ile nefes almaya çalışmak adalet duygusunu daha da zedeleyebilir.” uyarısında bulundu. 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremleri hatırlatan Özdağ, en az 53 bin 737 vatandaşın hayatını kaybettiği, 107 bin 213 kişinin yaralandığı bu felaketin üzerinden 34 ay geçtiğini anımsattı. Depremde yakınlarını kaybeden ailelerin, bu düzenlemeden deprem davalarında yargılananların muaf tutulması yönündeki çağrılarını aktaran Özdağ, “Sırf cezaevleri rahatlasın diye, bu süreçte sorumluluğu bulunanların affa benzer düzenlemelerden yararlanması asla kabul edilemez.” diyerek deprem dosyalarının düzenleme kapsamı dışında bırakılmasını istedi.
Yargı bağımsızlığına ilişkin yapısal sorunlara da geniş yer ayıran Özdağ; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun iktidarın gölgesinden kurtulamadığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kimi zaman fiilen yok sayıldığını, tutukluluğun istisna olmaktan çıkıp “peşin ceza”ya dönüştüğünü söyledi. Aynı suçu işleyen kişiler arasında, iktidara yakınlık veya uzaklık algısına göre farklı muamele yapıldığı izleniminin toplumsal adalet duygusunu derin biçimde yaraladığını vurguladı. Teklifte, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) hesap askıya alma, belirli belgeleri sunmayan şirketlere ağır para cezası uygulama, kişilerin hat sayısını sınırlandırma gibi yeni yetkiler tanındığına işaret eden Özdağ, bu düzenlemelerin “dijital özgürlükler, ifade hürriyeti ve özel hayatın gizliliği açısından ciddi riskler barındırdığını” söyledi. BTK’nın bugüne kadarki uygulamalarında objektifliğin zaten tartışma konusu olduğunu belirterek, denetimi şeffaf olmayan kurumlara sınırsıza yakın yetki verilmesinin “hukukun değil idarenin keyfîliğini tahkim edeceği” uyarısında bulundu.
Özdağ, iktidarın yıllardır “suç artıyor, güvenlik için yetkiyi artırmalıyız” yaklaşımıyla ceza artırımlarına gittiğini, ancak bunun suç oranlarını tek başına düşürmediğini savundu. Gerçek bir yargı reformu için HSK’nın yapısının köklü biçimde değiştirilmesi, yürütmenin yargı üzerindeki ağırlığının son bulması, AİHM ve AYM kararlarına uyumun tartışma konusu olmaktan çıkarılması, tutuklamanın istisna hâline getirilmesi, ceza düzenlemelerinde etki analizinin zorunlu tutulması, onarıcı adalet mekanizmalarının güçlendirilmesi ve cezaevlerinin insan onuruna uygun hâle getirilmesi gerektiğini ifade etti. 11’inci Yargı Paketi’nin “tarihi reform” olarak sunulamayacağını vurgulayan Özdağ, “Yargının yapısal bağımsızlığını güçlendirmeyen hiçbir düzenleme gerçek reform değildir.” dedi ve paketin, “yargı reformu” başlıklarıyla değil, “sınırlı ve kısmi düzenlemeler paketi” olarak anılması gerektiğini söyledi.
Konuşmasının sonunda iktidar ve muhalefetteki tüm milletvekillerine çağrıda bulunan Özdağ, deprem mağdurlarının sesine kulak verilmesini, cezaevlerindeki doluluğun sadece tahliyeyle değil, adil ve ölçülü bir ceza politikasıyla ele alınmasını istedi. “Bir ülkede adalet çökerse, ne ekonomi ayakta kalır, ne siyaset, ne toplumsal barış, ne de devletin itibarı… Adaletin olmadığı yerde güven olmaz; güvenin olmadığı yerde gelecek olmaz.” diyen Özdağ, Gelecek Partisi/Yeni Yol Grubu olarak adaletin herkes için eşit ve tarafsız şekilde tecelli ettiği bir Türkiye için mücadeleyi sürdüreceklerini ifade etti.