OYAK’a Eleştirel Bir Bakış
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), Türkiye’nin en köklü ve güçlü tamamlayıcı emeklilik fonlarından biri olarak, on binlerce emekli askeri personelin birikimlerini yönetme sorumluluğunu taşıyor. Ancak, son yıllarda OYAK’ın yönetim politikaları, nema oranları ve yatırım kararları, üyeler arasında giderek artan bir memnuniyetsizlik dalgasına yol açıyor. Ekonomik krizin emekli maaşlarını erittiği, enflasyonun resmi rakamların çok ötesine geçtiği bir dönemde, OYAK’tan beklenen reel getiri ve şeffaflık, ne yazık ki üyelerin taleplerini karşılamaktan uzak görünüyor.
Nema Oranı: Gerçek Enflasyonun Gölgesinde
2023 yılı için açıklanan %77,1’lik nema oranı, OYAK yönetimi tarafından “ekonomik zorluklara rağmen başarı” olarak lanse edilse de, bu oran üyeler için hayal kırıklığı yarattı. Resmi enflasyon rakamlarına dayandırılan nema oranlarının, gerçek enflasyonun çok altında kaldığına dair yaygın bir kanaat var. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu’nun da işaret ettiği gibi, emekli askerler için OYAK, maddi güvencenin son kalesi konumunda. Ancak, birikimlerin reel değerini koruyamayan bir nema oranı, bu kaleyi zayıflatıyor. Üyeler, OYAK’ın milyarlarca dolarlık yatırımlarından elde edilen kârların neden kendilerine yeterince yansımadığını sorguluyor. Bu, sadece bir hesaplama meselesi değil, aynı zamanda güven meselesi.
Yatırımlar ve Şeffaflık Sorunu
OYAK’ın çelik, çimento, enerji ve gıda gibi sektörlerdeki devasa yatırımları, kurumun küresel bir aktör olma yolunda attığı adımları temsil ediyor. British Steel satın alma görüşmeleri, Almatis’in Çin ve Hindistan’daki tesis yatırımları, yenilenebilir enerji projeleri ve Tamek gibi markaların alımı, OYAK’ın vizyoner bir strateji izlediğini gösteriyor. Ancak, bu yatırımların riskleri ve getirileri hakkında üyeler yeterince bilgilendiriliyor mu? Sosyal medyada, OYAK’ın “iktidar emriyle kanunsuz bağışlar ve alımlar” yaptığına dair iddialar dolaşıyor. Bu iddialar somut kanıtlarla desteklenmese de, şeffaflık eksikliği böyle spekülasyonların zemin bulmasına neden oluyor. Üyeler, birikimlerinin nasıl kullanıldığını, hangi yatırımların ne kadar getiri sağladığını bilmek istiyor. OYAK Genel Kurulu’nun, üyelerin hesap sorma platformu olmaktan çok bir formaliteye dönüştüğü eleştirileri de bu bağlamda anlam kazanıyor.
Yönetim ve Temsilde Adalet
OYAK yönetiminin, üyelerden kopuk bir şekilde karar aldığına dair eleştiriler, sadece sosyal medya ile sınırlı değil. Yönetimde üye olmayanların etkili olduğu iddiaları, temsilde adalet ve liyakat ilkelerine gölge düşürüyor. Daha da vahimi, nema oranlarının aylar öncesinden bazı çevreler tarafından “nokta atışıyla” tahmin edilmesi, yönetimde sızma veya manipülasyon şüphelerini doğuruyor. Bu tür olaylar, OYAK’a duyulan güveni zedeliyor ve üyeler arasında “kazançlarımız gerçek sahiplerinden gizleniyor” algısını güçlendiriyor.
Sonuç: OYAK’ın Sorumluluğu
OYAK, üyelerinin alın teriyle biriken bir fonun yöneticisi olarak, sadece kâr odaklı bir şirket değil, aynı zamanda bir güven müessesesi olmalıdır. Ekonomik zorlukların emekli askeri personeli vurduğu bir dönemde, OYAK’ın daha yüksek nema oranları sunması, yatırımlarını şeffaf bir şekilde açıklaması ve üyelerin sesine kulak vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, küresel başarı hikayeleri yazsa bile, OYAK’ın asıl sahipleri olan üyeler kendilerini dışlanmış ve hakları gasp edilmiş hissetmeye devam edecek. Şeffaflık, adalet ve reel getiri, OYAK’ın sadece bir kurum değil, bir dayanışma mirası olduğunu hatırlatması için vazgeçilmez ilkelerdir.