Muhammet Mutluay Kasten Öldürüldü!

Özge DEMİR

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Sevgili okurlar, bu ülkede her gün yeni bir hayat kararıyor. İstanbul artık yalnızca kalabalık değil; aynı zamanda kontrolsüz, tehlikeli ve her an patlamaya hazır bir barut fıçısı. Bugün size anlatacağım hikâye, bir “serseri kurşun” masalı değil adaletin boşluklarının, sokakların sahipsizliğinin ve yıllardır çözülemeyen şiddet kültürünün kanlı bir sonucudur. Ve bu hikâyenin kurbanı: 19 yaşındaki Muhammet Mutluay.

30 Ekim 2024 gecesi…
Küçükçekmece’de sıradan bir akşam. Muhammet, arkadaşlarıyla halı saha maçına gitmek üzere yola çıkıyor. Henüz 19 yaşında… Hayatının başında, hayallerin ortasında. Tribünlerde bağıracağı günleri, kuracağı hayatı planlayan bir genç. Ama İstanbul’un karanlık sokaklarında pusuya yatmış başka gerçekler var. Husumetli iki grubun çatışması, havada uçuşan kurşunlar… Ve Muhammet’in aracı, o lanet olası sokaktan yanlış zamanda geçiyor. Bir kurşun, kafasına isabet ediyor.

MOBİL REKLAM ALANI

“Serseri kurşun” diyorlar ya… Hayır, bu kurşun serseri falan değil.
Bu kurşun ihmalin ürünü.
Bu kurşun denetimsizliğin, başıboşluğun, görmezden gelmenin sonucu.

Muhammet hastaneye yetiştiriliyor ama kurtarılamıyor.
Ailesinin dünyası yıkılıyor.
Arkadaşları hayal kırıklığıyla, toplum ise yine sessizliğiyle baş başa kalıyor.

Peki sonra ne oluyor?
Bir yıl geçti.
Bir yıl!
Ama soruşturma hâlâ yerinde sayıyor. Dosya bir raftan alınıp diğerine taşınıyor. Aile adalet nöbetinde. Televizyonlara çıkıyorlar, sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışıyorlar. “Cinayet var, katil yok” diye bağırıyorlar. Ve ne acı ki haklılar.

Bu olay, münferit falan değil; Türkiye’nin kanayan yarasıdır.
Silahlanma almış başını gidiyor.
Sokaklar mafyatik hesaplaşmalara teslim edilmiş.
Silah bulmak ekmek almak kadar kolay.
Küçükçekmece gibi kalabalık bir ilçede, genç bir delikanlı arabasında giderken vuruluyor ama kimse bunun hesabını veremiyor.

Bunu normalleştiren kim?
Bu ölümlere zemin hazırlayan kim?
Bu sokakları kaderine terk eden kim?

Yetkililer mi?
Kanun koyucular mı?
Sosyal medya dışında hiçbir tepki göstermeyen bizler mi?
Cevabı hepimiz biliyoruz: Bu düzen böyle sürdükçe, suçlular bu cesareti nereden aldıklarını çok iyi biliyor.

O gece sadece Muhammet ölmedi; bu toplumun adalete olan inancı bir kez daha öldü.
Ve ne yazık ki biliyoruz: Bu ülkede masumlar toprağa giriyor, katiller sokaklarda dolaşıyor.

Muhammet Beşiktaş taraftarıydı. Tribünler bile adalet çağrısında bulundu.
Toplumun en örgütlü yapılarından biri bile bu feryada kayıtsız kalmazken,yetkililerin sessizliği daha da ağırlaştırıyor bu acıyı.

Şimdi herkes şu soruyu kendine sormalı:
19 yaşındaki bir çocuk, halı sahaya giderken öldürülüyorsa bu ülkede kim güvende?

Biz ne yapıyoruz?
Bir paylaşım, bir tepki, sonra hayatımıza devam…
Oysa asıl mesele, bu topraklarda gençlerin geleceğini çalan şiddet düzenini kökten sorgulamak.
Eğitim yok, denetim yok, caydırıcılık yok.
Silah her köşede, husumet her mahallede.
Ve biz hâlâ şaşırıyormuş gibi yapıyoruz.

Son sözüm şu:
Muhammet Mutluay unutulmasın.
Bu dava kapanmasın.
Bu ülke, gençlerini toprağa vermeye alışmasın.

Adalet bu kadar gecikiyorsa, adaletsizliğin failleri de ortada demektir.

Biz değişmezsek, bu düzen hiç değişmeyecek.

Kalın sağlıcakla…

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. FATİH ÇİÇEK dedi ki:

    Muhammet Mutluay’ın vefatını köşenizde ele alarak acımıza ortak olduğunuz ve onun anısını yaşattığınız için size en içten teşekkürlerimi sunarım. Bu zor günlerde gösterdiğiniz hassasiyet ve kaleme aldığınız anlamlı satırlar bizler için büyük bir değer taşıdı.
    Duyarlılığınız ve desteğiniz için minnettarım.
    Saygılarımla,
    Fatih Çiçek

BİR YORUM YAZ