Hilmi Şanlı’dan Diyanet’e Çağrı: “Din Hizmetleri Uzmanlarına Adalet İstiyoruz!”

Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Şanlı, Din Hizmetleri Uzmanlarının özlük haklarında yaşadığı adaletsizliklere dikkat çekerek kamuoyuna ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na önemli bir çağrıda bulundu.
Hilmi Şanlı yaptığı açıklamada, Din Hizmetleri Uzmanlarının Diyanet teşkilatının en önemli yapı taşlarından biri olduğunu, ancak özlük hakları konusunda uzun süredir ciddi mağduriyet yaşadıklarını ifade etti. Şanlı, uzmanların yalnızca vaaz kürsüsünde değil, cezaevlerinden hastanelere, gençlik merkezlerinden bağımlılık tedavi birimlerine kadar toplumun her kesimiyle birebir temas kurarak önemli bir manevi rehberlik görevi üstlendiklerini belirtti.
“Aynı Sınavdan Geçip Eşit Olmayan Haklara Sahipler”
Şanlı’nın gündeme taşıdığı başlıca sorunlardan biri, Din Hizmetleri Uzmanlarının göreve başlama süreçlerinde Vaiz, Murakıp ve Şube Müdürü gibi unvanlarla aynı sınavdan geçmelerine rağmen, derece yükselmesinde büyük bir ayrımcılığa maruz kalmaları.
“Aynı sınavla göreve başlayanlar arasında biri 2. dereceye yükselebilirken, Din Hizmetleri Uzmanları 4. dereceye takılıyor. Bu sadece bir derece değil, emeğin ve liyakatin görmezden gelinmesidir.” ifadelerini kullandı.
“Torba Kadro Adaletsizliğin Simgesi Haline Geldi”
Hilmi Şanlı, torba kadro uygulamasının kurum içindeki eşitliği zedelediğini, aynı işi yapan Din Hizmetleri Uzmanları arasında 1500 ila 3000 TL arasında maaş farkı oluştuğunu vurguladı.
“Aynı kürsüde görev yapan insanlar arasında bu kadar uçurum varken aidiyetten, motivasyondan nasıl söz edebiliriz?” dedi.
“Tasarruf Tedbirleri, Din Hizmetleri Uzmanlarını Yok Sayıyor”
Cumhurbaşkanlığı’nın 31527 sayılı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin dahi Din Hizmetleri Uzmanlarını kapsam dışında bıraktığını dile getiren Şanlı, 2 yıllık okul mezunlarının torba kadrodan yararlanırken, 4 yıllık fakülte mezunu uzmanların bu haktan mahrum bırakılmasının büyük bir adaletsizlik olduğunu söyledi.
“Sadece Vaaz Değil, Yük Çok Büyük”
Şanlı, Din Hizmetleri Uzmanlarının görev tanımı dışında birçok işi üstlendiğini; gençlik koordinatörlüğü yaptıklarını, projeler geliştirdiklerini, nöbet tuttuklarını ve raporlar hazırladıklarını hatırlatarak bu sorumlulukların karşılıksız kaldığını vurguladı. Ayrıca, sosyal medya üzerinden uzmanlara yönelik baskıların da hem mesleki hem psikolojik anlamda tehdit oluşturduğunu ifade etti.
Türk Diyanet Vakıf-Sen’in Talepleri Net: “Bu Sadece Maaş Değil, Adalet Meselesi”
Hilmi Şanlı, Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak Din Hizmetleri Uzmanlarının yıllardır görmezden gelinen hakları için taleplerini kamuoyuna şu şekilde sıraladı:
-
Din Hizmetleri Uzmanlarına 3600 ek gösterge hakkı tanınmalıdır.
-
Görevde yükselme süreçleri Vaiz, Murakıp ve Şube Müdürleriyle eşit hale getirilmelidir.
-
Ek görev ve fazla mesailer ücretlendirilmelidir ya da idari izinle telafi edilmelidir.
-
Gençlik koordinatörlüğü gibi görevlerde nöbet esasları adil ve uygulanabilir şekilde düzenlenmelidir.
-
Manevi danışmanlık sisteminde liyakate dayalı görevlendirme esas alınmalıdır.
-
Sosyal medya üzerinden gelen baskılara karşı personelin özel hayatı ve kişisel mahremiyeti korunmalıdır.
-
Torba kadro uygulaması yeniden hayata geçirilmeli ve uzmanlar bu kapsama alınmalıdır.
“Sesimize Kulak Verin: Bu Kurumun Yükünü Omuzlayanlar Yalnız Değil”
Hilmi Şanlı açıklamasının sonunda kurum içi adaletin sağlanmasının sadece bireysel değil, kurumsal huzur ve toplumsal güven açısından da hayati olduğunu vurguladı:
“Bu sadece bir maaş değil, bir adalet meselesidir. Aynı işi yapan insanlar arasında ayrımcılık olmaz. Eşit emek, eşit hak ister. Din Hizmetleri Uzmanları yalnız değildir; Türk Diyanet Vakıf-Sen onların yanındadır.”
Kamuoyunun ve ilgili tüm makamların, bu önemli taleplere duyarlılıkla yaklaşması çağrısı, teşkilat içindeki motivasyonu artıracağı gibi, hizmet kalitesini ve toplumsal güveni de perçinleyecektir.
İşte Hilmi Şanlı’nın açıklamaları…
Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Şanlı Din Hizmetleri Uzmanlarının haklı taleplerini dile getirdi.
Şanlı açıklamasında şöyle dedi:
DİN HİZMETLERİ UZMANLARI ÖZLÜK HAKLARINDA ADALET İSTİYOR.
Milletimizin manevî kalkınmasında mihenk taşı olan Din Hizmetleri Uzmanlarımız, Diyanet İşleri Başkanlığımızın sahada halkla birebir temas eden en güçlü temsilcilerinden biridir. Onlar, sadece vaaz kürsüsünden seslenen değil; cezaevinde bir mahkûmun yüreğine umut, yurt köşelerinde bir gencin kalbine rehber, hastanelerde bir annenin duasına yoldaş, bağımlılıkla mücadele eden bir gencin elinden tutan irşat neferleridir. Ancak ne yazık ki, bu büyük sorumluluğu omuzlayan kardeşlerimiz, aynı kurumdaki eşit unvanlarla kıyaslandığında adaletsiz özlük haklarına mahkûm edilmiştir.
Aynı sınav, farklı derece!
Vaiz, Murakıp, Şube Müdürü gibi unvanlarla aynı sınav sürecinden geçerek göreve başlayan Din Hizmetleri Uzmanlarımız, söz konusu özlük hakları olduğunda 2. dereceye yükselebilen meslektaşlarına rağmen 4. dereceye indirgenmektedir. Bu yalnızca bir derece meselesi değil, alın terinin, emeğin ve liyakatin görmezden gelinmesidir.
Torba kadro uygulaması adaletsizliğin simgesi haline gelmiştir.
Aynı işi yapan, aynı yükü omuzlayan iki Din Hizmetleri Uzmanından biri torba kadrodan yararlanırken, diğeri bu hakkı elde edememekte; aradaki maaş farkı 1500 ila 3000 TL’ye kadar çıkmaktadır. Bu nasıl bir eşitliktir? Aynı salonda, aynı kürsüde görev yapan insanlar arasında bu kadar uçurum varken, kurum içi aidiyetten, motivasyondan, huzurdan nasıl bahsedebiliriz?
Tasarruf Tedbirleri Adalet Dışına Taşmıştır
31527 sayılı Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi, en alt düzeydeki kadrolara dahi esneklik tanırken, yüksek eğitim düzeyi ve ağır sorumluluk taşıyan Din Hizmetleri Uzmanlarını kapsam dışında bırakmıştır. 2 yıllık okul mezunu bazı kadrolar torba kadrodan yararlanırken, 4 yıllık fakülte bitirmiş uzmanlar dışarda bırakılmıştır. Bu vicdanları yaralayan bir uygulamadır.
Görev tanımı olmayan görevlerin yükü…
Din Hizmetleri Uzmanlarımız sadece vaaz vermiyorlar. Projeler geliştiriyor, raporlar hazırlıyor, gençlik koordinatörlüğü yapıyor, nöbet tutuyor, kurumlar arası koordinasyon sağlıyorlar. Ancak bu yükler idari olarak görev tanımı dışında tutuluyor; ne bir karşılık alıyorlar ne de bir takdir. Üstelik, bazı alanlarda uzmanlarımızın kişisel mahremiyeti ve sosyal medya üzerinden baskı altında kalması, hem psikolojik hem meslekî açıdan ciddi sorunlara yol açıyor.
Talebimiz nettir, haklıdır ve gecikmiş bir adaletin sesidir:
Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak, kamu vicdanının sesiyle aşağıdaki taleplerimizin dikkate alınmasını istiyoruz:
1. Din Hizmetleri Uzmanlarına 3600 ek gösterge hakkı tanınmalıdır.
2. Görevde yükselme süreçleri Vaiz, Murakıp ve Şube Müdürleri ile eşit hale getirilmelidir.
3. Ek görev ve fazla mesailer ya ücretlendirilmelidir ya da idari izinle telafi edilmelidir.
4. Gençlik koordinatörlüğü gibi görevlerin nöbet esasları açık, adil ve uygulanabilir şekilde belirlenmelidir.
5. Manevi danışmanlık sisteminde görevlendirmeler liyakat esasına göre yapılmalıdır.
6. Personelin özel hayatına dair sosyal medya baskılarına karşı koruyucu önlemler alınmalı, kişisel mahremiyet garanti altına alınmalıdır.
7. Torba kadro uygulaması yeniden hayata geçirilmeli ve Din Hizmetleri Uzmanları bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Bu sadece bir maaş meselesi değil, bir adalet meselesidir.
Biz bu talepleri iletirken yalnızca maddi kayıplardan değil, yıllarca göz ardı edilen bir emeğin, liyakatin ve inancın hakkını arıyoruz. Kurumun yükünü omuzlayan ancak hakkını alamayan bu kardeşlerimizin sesine artık kulak verilmelidir. Din Hizmetleri Uzmanlarının itibarını korumak, aynı zamanda Diyanet teşkilatının hizmet kalitesini ve toplumsal güvenilirliğini de güçlendirecektir.
Saygıdeğer kamuoyuna ve ilgili makamlara açık çağrımızdır:
Aynı çatı altında, aynı görevi yapan insanlar arasında ayrımcılık olmaz!
Eşit emek, eşit hak ister!
Din Hizmetleri Uzmanları yalnız değildir; Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak onların yanındayız!