DEVA Partili Şahin’den iktidara 10.Yargı Paketi eleştirisi: “Vatandaşın adalet arayışı üzerinden umut tacirliği yapıyorlar”

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili İdris Şahin, Adalet Komisyonundan geçen 10.Yargı Paketi’ne ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. İktidarın vatandaşın adalet arayışı üzerinden umut tacirliği yaptığını belirten Şahin, “‘8. Yargı Paketi’nde olmadı, 9’da. 9. Yargı Paketi’nde olmadı, 10’da. Şimdi de ‘10. Yargı paketini çıkartalım eksikleri hiç merak etmeyin 11’de inşallah…’ diyorlar” eleştirisinde bulundu.
Şahin, konuşmasında şunları ifade etti:
“Tüm sözlerimin muhatabı Sayın Erdoğan’dır”
“Gündemimiz elbette ki yargı paketi. Lakin bugün farklı bir formatta basın toplantısını gerçekleştireceğim. Tüm sözlerimin de muhatabı olarak Sayın Erdoğan olacaktır. Çünkü mevcut sistemde bakanlıkların ve iktidar Meclis grubunun şu aşamaya kadar bir iradesinin olmadığını eylemli olarak tespit etmiş durumdayım. Bu nedenle mezhep imamımız Ebu Hanife’nin hakkı söyleme konusunda sultan dahil hiç kimseden korkma sözü mucibince sözlerimin muhatabı Sayın Erdoğan’dır. Zira bizim tanıdığımız sayın Erdoğan zamanında öyle bir tanım yapmıştı ‘Üstü ihanet, ortası ticaret, aşağıdakiler ise ibadet.’”
“Adalet iktidarın günlük çıkarına değil ilkeye dayanır”
“İktidar, suyu kendine göre akıttığı için vatandaş adalet arayışını artık paketlerden bekler oldu. Oysa adalet; şekle veya iktidarın günlük çıkarına göre değil ilkeye dayanır. Güçlü bir hukuk devleti, sadece göstermelik reformlara değil, bağımsız ve tarafsız yargıyla inşa edilir. Yargı alnında iktidarın eksiği çok olsa da bir konuda çok mahir, umut tacirliği… Umut tacirliği, bir kişinin ya da kurumun, insanların zor durumlarını veya beklentilerini kullanarak onlara sahte ya da abartılmış umutlar satmasıdır. Bu deyim genellikle çıkar elde etmek amacıyla umut dağıtan, ama gerçekte bu umudu karşılayacak bir irade, yetenek ya da niyet taşımayan kişi veya yapılar için kullanılır. Kısaca umut tacirliği, beklenti yaratıp karşılamayanların siyasi ya da toplumsal güveni istismar etme biçimidir. Ne diyordu umut tacirleri: ‘8. Yargı Paketinde olmadı, 9’da. 9. Yargı paketinde olmadı, 10’da. Şimdi de ‘10. Yargı paketini çıkartalım eksikleri hiç merak etmeyin 11’de inşallah…’ diyorlar.”
“Ceza hukuku kuralları önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olmalıdır”
“Nedir 10. Yargı Paketi? Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının daha da güçlendirilmesi, hukuki güvenliğin kuvvetlendirilmesi, yargılamaların makul sürede tamamlanması, çözüm merkezli ve öngörülebilir bir adalet sisteminin oluşturulması, yargılama usullerinin sadeleştirilerek verimliliğin artırılması, yargıya ilişkin güven ve memnuniyetin yükseltilmesi, onarıcı ve telafi edici adalet uygulamalarının yaygınlaştırılması, ceza adalet sisteminin etkinlik ve caydırıcılığının tahkim edilmesi hedeflendiği belirtilerek düzenlenen kanun teklifi dikkate alındığında temenniden öteye gitmeyen, kalıcı çözümler yerine günün kurtarılması için ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının uygunluğunun kısmen de olsa sağlanması için yapılan bir düzenlemedir. Hukuk devletinde yer alan ceza hukuku kuralları önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olmalıdır.”
“İnfaz edilecek cezasının hukuk ve hakkaniyete aykırılıkları ayrı bir sorun”
“Cezanın ıslah amacının gerçekleşmesi hedeflenen düzenlemeler ve infaz yasası dikkate alındığında miktara bakılmaksızın hapis cezası alan hükümlünün cezası ile orantılı belirli bir süre ceza infaz kurumunda kalması zaten mevcutta fazla olan cezaevlerinin ve ıslah evlerinin mevcut yapısı açısından içinden çıkılmaz bir hal almasına sebebiyet verecektir. Özellikle son yıllarda Anayasa ile teminat altına alınan yargı bağımsızlığına ilişkin ciddi sorunların olduğu ülkemizde mahkemelerin vermiş olduğu hüküm sonucunda infaz edilecek cezanın hukuk ve hakkaniyete aykırılık sorunu ayrı bir sorun teşkil etmektedir.”
“İnfaz düzenlemeleri siyasi kazanç hesaplarıyla oynanacak başlıklar değildir”
“Öte yandan infaz düzenlemeleri siyasi kazanç hesaplarıyla oynanacak başlıklar değildir. Bu konular, milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen adalet meseleleridir. Ama görüyoruz ki iktidar, yine bu hassas alanı bir iletişim aracı gibi kullanmış; bayram öncesi toplumda büyük bir beklenti yaratmış ama buna karşılık herhangi bir adım atmamıştır. Bu yaklaşım, yalnızca cezaevindeki yurttaşlarımızda değil, tüm toplumda huzursuzluk ve güvensizlik yaratmaktadır. Unutulmamalıdır ki cezada adalet, infazda ise eşitlik temeline oturtulmamış her düzenleme, pansuman tedbirdir. Halkın vicdanında karşılık bulmaz. Anayasa 10. Md. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır. İktidarın 10 Yargı Paketi dediği Kanun teklifi, 10 farklı kanunda değişiklik veya düzenleme içermekte olup, 28 Madde ile düzenleme yapılmakta 29. Madde yürürlük 30. Madde ise yürütme maddesidir. 2004 Sayılı icra ve İflas Kanununda 1 madde, 1512 Sayılı Noterlik Kanunu’nda 5 maddede, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 1 madde, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 7 maddede, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 1 madde, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda 7 maddede, 5651 Sayılı Internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 3 maddesinde, 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 1 maddesinde, 6087 Sayılı Hakimler ve savcılar Kurulu Kanunu 1 Madde, 6100 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu 1 madde olmak üzere düzenleme yapılmaktadır.”
“Vatandaş ne bekliyor, iktidar ne getiriyor”
“Aylar önce yola çıkan, iktidar ortakları tarafından içeriğine dair defaatle umut verilen 10. Yargı Paketi Adalet Bakanı tarafından önce 55 madde olacağı dile getirilse de 29 Nisan’da 40 Maddelik taslak hazırlanarak milletvekillerinin değerlendirmesine sunulduğu ifade edilmişti. Oysa gelen teklif dalı budağı kesilmiş, vatandaşların beklentileri boşa çıkarılmış bir halde 30 madde olarak geldi. Vatandaş ne bekliyor, iktidar ne getiriyor…”
“Kanun koyucularımız, suyu tersine akıtmayı kendisine bir marifet olarak görmektedirler”
“Bu paketten en fazla beklenen ve sunulan paketin 21. Maddesinde olması gereken, kamuoyunca 31 Temmuz Covid Yasası. Ben 31 Temmuz Covid yasasıyla alakalı ilk kanun teklifini veren isimim, vermiş olduğum kanun teklifinin üzerinden yani 22/Ekim/2024 tarihinden itibaren tam 222 gün geçtikten sonra 31 Mayıs’ı, 1 Haziran’a bağlayan gece vatandaş istediğinde değil, iktidarın istediğinde gündeme gelerek komisyonda görüşülmüştür. Komisyonda 21. Madde de değişiklik önergemiz iktidar ortakları tarafından reddedilmiştir. 30/05/2025 tarihi itibarıyla Meclis Başkanımıza da dilekçe verdim, doğrudan Genel Kurulda görüşülmesi için. Ceza yargılamaları ve ceza infazıyla alakalı düzenlemelerde eğer bir kanuni düzenleme yapılacaksa orada suç tarihi baz alınır, hiçbir zaman suçun kesinleşme tarihi baz alınarak bir değerlendirme yapılamaz. Sadece bizim kanun koyucularımız, suyu tersine akıtmayı kendisine bir marifet olarak görmektedirler. Suç tarihini baz almayan bir düzenlemede eğer haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan birileri var ise adil devletin yapması gereken o haksızlığı, hukuksuzluğu gidermektir. Mevcut infaz sisteminden el birliğiyle kurtarılması lazım, infaz sisteminin sadeleştirilmesi ve herkese eşit uygulanacak bir sistemin mutlak surette Mecliste bir kanunla düzenlenmesi lazımdır. Ceza adaleti infazda eşitlikle ancak taçlanabilir cezada adil olacaksınız, infazda eşit olursanız ancak bunu gerçekleştirebilirsiniz.”
“Teklif büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır”
“Cezasızlık algısını ortadan kaldırma iddiasıyla kamuoyuna sunulan bu teklif, kapsamı ve içeriği itibarıyla büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Mahpuslar adil yargılandıklarına inanmamakta, dışarıdaki milyonlarca yakını ise Meclisten çıkacak her düzenlemeye umutla ama kaygıyla bakmaktadır. İnfaz düzenlemeleri, af beklentileri; bunlar siyasi kazanç hesaplarıyla oynanacak başlıklar değildir. İnsanların özgürlüğe olan ihtiyacını, özgürlüğe dair beklentilerini, umutları siyaset malzemesi yapılmamalıdır. Milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen adalet meseleleridir ama görüyoruz ki iktidar yine bu hassas alanı bir iletişim aracı gibi kullanmış, bayram öncesi toplumda büyük bir beklenti yaratmış ama buna karşılık herhangi bir adım atmamıştır. Bu yaklaşım yalnızca cezaevindeki yurttaşlarımızda değil, tüm toplumda huzursuzluk ve güvensizlik yaratmaktadır.
“Anne ve babası aynı anda cezaevinde bulunan çocukların anneleri kanun teklifinde olmalıydı”
“Anne ve babası aynı anda cezaevinde bulunan çocukların anneleri için mutlaka bir düzenleme bu kanun teklifinde olmalıydı. Bu çocukların hükümlü annelerinin de özel infaz usullerinden ya da infaz ertelenmesi hakkından yararlanması sağlanmalıdır. İdare ve gözlem kurullarının keyfiliğine son verilmemesi ciddi bir eksikliktir. Bu konuda hakkaniyetli bir tutum belirlenmesi gerekmektedir. Soyut kıstaslara göre değil objektif kriterlere göre bu heyetlerin belirlenmesi yapılmadır. Keyfiliğe bırakıldığı zaman cezaevlerinde öyle keyfî uygulamalarla kimini salıverip kimini denetimden yararlandırmamak gibi maalesef muazzam bir durum mevcuttur.”
“Örgüt üyesi değil; ama örgüt adına suç işleme gibi keyfi bir suç tipi var”
“Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme gibi muğlak ve keyfî yorumlara açık bir suç tipi Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen hâlâ kanununda yer almaktadır. Bu durum, suçta ve cezada kanunilik ilkesine de açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Anayasa Mahkemesinin bu kararını mutlaka ve mutlaka bir şekliyle tamamlayacak bir yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Türkiye cezaevlerinde sadece tutuklu sayısı benzer nüfusa sahip Almanya’nın toplam cezaevi nüfusu kadar. Üstelik 415 bin mahkûmu barındıran cezaevlerimiz %140 dolu ve bu durum başlı başına insan onuruna aykırı. Bu tabloya rağmen ülke gerçeğinden uzak bir infaz paketi neredeyse hiç değişiklik yapılmadan komisyondan geçti. Esaslı bir yüzleşmeye ve müzakereye açık olmadığı ve nitelikli kanun yapma tekniğinden çok uzak bir süreç işletildiği için Genel Kuruldan da bu şekilde geçecek.”
“KHK’lılar adaleti herkes kadar hak ediyorlar”
“Adalet bir bütündür. Adil ve hukuki çerçevede yapılan yargılama neticesinde cezada kanunilik, infazda da eşitlik adaletin tesisi için olmazsa olmazımızdır. Çok kez dile getirdik, bunları dile getirmeyişimiz, bu mücadeleyi vermeyişimiz kendimizi inkâr etmek olur. Bizim bütün mücadelemiz adil bir dünya için. Çünkü dünyada en acil ihtiyaç, adalettir! Adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ihlal edilen ve bu nedenlerle hürriyeti kısıtlanmış olan, idarenin haksız ve hukuksuz kararları ile mağdur edilmiş KHK’lılar herkes kadar insandır ve adaleti herkes kadar hak ediyorlar. KHK kanayan bir yara… Sosyal ölüme terk edilmiş insanlar! Ne diyorlar? ‘Haksız yere ihraç edildik. Mahkemesiz, savunmasız, delilsiz… Biz sadece hakkımız olanı istiyoruz: İşimizi geri verin!’”
“Sayın Erdoğan duymalı bu adaletsizliği”
“Artık Sayın Erdoğan duymalı bu adaletsizliği diye seslenen TCK 158, 142, 245 mağdurları, çek mağdurları, askeri öğrenciler ve kursiyer teğmenlerin yeniden yargılanması gibi sorunlar bulunurken, bunların eksik kaldığı her durumda adalet eksik kalır. Ve biz eksik kalan pakete karşıyız! Bakınız dün sosyal medya hesabından bize ulaşan bir annenin mesajını okuyacağım: ‘İyi akşamlar sayın vekilim Lütfen naçizane bir konuda ricamiz olucakti lütfen bir dönüş yapar mısınız. Bizler umudu ile oynanmış kandırılmış mahkum yakinlari mahkum cocuklariyiz benim 8 yaşında kızım her gün soruyor artık gün atlaticak gücümüz kalmidi. Biz denetim ihlali kurbaniyiz koşullu salıverme hakkımız infaz hâkimliği ile elimizden alinda lütfen bizleri de sesi olun kulağı olun. Açık ceza evleri hep bunlarla dolu saygilarimla iyi akşamlar’”