DEV-GİBİ GENÇLİKDİ…
Politik güzergahın asıl lokomotif gücünün, gençlik kuşatması olduğu gerçeği , siyasi antolojinin gerçek kuramsal bir gerçeğidir. Gençlik, toplum içerisinde meydana gelen sorunlara en fazla duyarlılığı gösteren kesimdir. Toplumun kendi içerisinde barındırdığı sorunları araştırıp, onlara çözüm önerileri üretirken, en zor olanı da gençliğin araştırılıp incelenmesi olacaktır. Türkiye gençlik hareketlerinin tarihsel ayrımları 80 sonrası dönemde kendini politik ayraçlarını daha da derinleştirsede, 1968 ve sonrası 1978 ile kendine özgü toplumsal seçeneklerini de bazen tartıştırıp, bazen de duygusal bir ağıtın ortaklaşası olmasıda değerlidir.
Gençlik kuşakları, günümüzde çok önemli bir sosyal jenerasyonu oluşturmaktadır 1968 yılındaki öğrenci olayları ve bu tarihle simgelenen 68 kuşağı, dünya tarihinde, bu özelliklere sahip olayların bir arada ve yoğun olarak yaşandığı bir dönem olarak da tarihe geçmiştir. . 68 gençlik hareketi, Amerika’da 1965 yılında siyahîlerin sivil haklar mücadelesinden, 1970’li yıllara kadar uzanan bir dönemi işaret etmektedir. 1946’dan sonra çok partili hayata geçilmesi, 1950 seçimlerinde CHP iktidarı kaybetmesi ve DP 1960’lı yıllara kadar sürecek olan iktidarı, Türk siyasal tarihinde yeni bir dönüm noktasını oluşturmaktaydı. 68 eylemleri, her şeyden önce antiemperyalist bir karakter taşımaktaydı. 1960’lı yılların içinde bulunduğu ve tüm dünyada esen özgürlük akımından ve savaş karşıtlığından etkilenmiş ve Türkiye’de sol görüşlü, 60 gençliğinin oluşturduğu bir akım olarak bilinir. Bunlar bir hedef olmaktan öte, Üniversitelerin ve akademik kimliğin özgürleşmesi , ilkesel olarak dünyada süregelen Bağımsızlık mücadelelerinin desteği ve sınırsal da olsa politik mevzileri bir siyasi otağa indirgenmek adına mücadelelerin de tarihi idi, Vietnam savaşı sonrası Ho Chi Minh ve yoldaşlarının elde ettiği zaferin , yeni bağımsızlık mücadelelerinin sahiplenmesi oldu..
Ya 78.. aslında DEV gibi olmanın başlangıç mevzilerinin en kahramanlarının , ödedikleri bedelin saflığını yaşattılar. 68’liler sosyalist sol açısından kurucu kuşak olarak hâkimiyetlerini hissettirirken, ’78’liler daha çok iç tartışmaları, hesaplaşmaları, kavgaları, acılarıyla anılır. ’78 kuşağının ‘yaslı’, ‘kavgasını tüketmemiş’, ‘özlem yüklü’ bir kuşak olduğu sıklıkla ifade edilir.Umut bir deniz dalgasının kumsalda bekleyen bir tanecikler kadar değerli olduğu duygusuydu ON’lar için.
Bugün ’78 kuşağından bahsediyorsak, onlar hatırladıkları ve unutturmamak için ortak bir kimlik inşa edip, bunu sahiplendikleri, bunu kamusallaştırmaya çabaladıkları, bunu aktardıkları içindir.Aslında kurucu kuşak olan 68 değeri, onun arkasında iradenin en değerlisini ancak en acısını yaşatan derin devletin hesaplarını bozan bir kuşak olmasıyla övünçdür. Bir kuşağın sınırlarını belirlemede toplumsal olgunun, belirli bir düşünce biçimine eğilimin, ortam duyguların, 15-16 Haziran grevleri, 12 Mart darbesi, 30 Mart 1972 Kızıldere Olayı, 1 Mayıs 1977, 12 Eylül Darbesi, 16 Mart 1978 Olayı, 19 Aralık 1978 Maraş Kıyımı 78 Kuşağı’nın oluşumunda 12 Eylül darbesinin etkisi büyük olur. Türk-İslam Sentezi, Serbest ekonomi gibi 24 ocak kararları , uygulamalar direniş beklentilerini, düş kırıklıklarını getirir . 1974 sonrasında, sosyalist çalışmalarını, hızla siyasallaşmalarını, aile içinde de haksızlıklara, adaletsizliklere karşı tepkiler oluşmasını, kendine değer olarak görür.
Oysa 78’liler, bugün orta yaşlarını yaşayan kadın ve erkekler topluluğu olarak ekonomide, politikada, kültürde, kısacası toplumun bütün alanlarında üretken bir konumdalar. O halde 78 kuşağının tarihinden söz ettiğimiz zaman, bu kuşağın siyasal yaşama aktif olarak katıldığı 1974-80 dönemi Türkiye’sinin tarihinden söz etmiş oluyoruz.
En çok tarihsel nicelikte yarılanan ve oldu bitti ile bitirilen bu niceliğin nitelik kavramını görmezden gelenlere inat , halen hiç şüphesiz bu da onların sınıfsal ve siyasal çıkarlarına tekabül ediyor.
Bizim kuşağımızı kendi sermaye sınıflarının çıkarları temelinde yargılıyorlar.
Tabiki tarafım, ve bunun ödediği bedelin bir unsuru olmanın erdemiyle yazıyorum bunu, Sol sosyalist gözllükle bakmanın keyfi olduğu kadar, acılarını bildiklerim ve öldürülen dostlarımı , kararlılık ve pişman olmadan anmanın sevdasını yaşıyorum.
O çocuklar ki dediklerimin bir travma ile bu düzene ayak uydurmak gibi niyetleri olmadığı gibi, tavmanın sebeblerinin ifşa ve muhatabı olduklarını haykırdıklarını unutmamak gerekir. Bu yüzden de bütün dünyada nam ve mevki kazanmış ’68 kuşağından farklı olarak 78 kuşağı, Türkiye’ye özgü bir tanım.
Elbette her hareket ya da geleneğin, kendi temsilcilerinin ağzından, kendi zayıflıkları ve hataları hakkında yapay olmayan, içtenlikli bir şekilde ve devrimci cesaretle konuşması, tüm kuşağın tarihsel haklılığını kanıtlamaya büyük katkıda bulunuyor.
İçimizdeki duygunun bir aşk masalı olmadı belkide, Cem Karaca, Edip Akbayram ve Selda ile ağlaşır, ve bir buruk sevda cigarası içerdik.Hep içinde gizli aşkın iki taraflı erdemiydi bu aslında , seviyorum her ikisinide diyen DEV gibi olmakdı bu…Onlar, 78 kuşağı sadece ideal devrimci olmak istemişlerdi. Kapişonlu yeşil parkaları, çekiştirip durdukları yeni bitmiş bıyıkları vardı. Daha güzel bir dünyayı, akıllarına koymuşlardı. İnsanın insan tarafından sömrülmediği, hak hukuk ve adalet dolu bir dünyanın hayalini kurdular. Herkese ihtiyacına göre, herkese yeteneğine göre bir toplum ideali peşinde koştular ve örgütlendiler.
Bir genç kızın elini tutarak, bir erkeğin aşk dolu bakışları arasında doya doya yaşayıp lacivert duygu atmosferinde kanatlanıp uçmak varken ‘silahlı propaganda’nın neden temel olduğu üzerinde tartışıyorlardı.
Sonra… Ölenler dövüşerek öldüler, güneşe gömüldüler dediler…
Yitik bir tarihin , en yaramaz çocuklarıydılar..DEV- GİBİ GENÇLİKDİ ve asla unutulmadılar…