Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idamı bir hukuk cinayetidir
Tam Bağımsız Türkiye ideali için canlarını feda etmekten geri durmayan Üç Fidanı hasret, özlem ve mahcubiyetle anıyoruz. Bir an önce bu Üç Milli Kahramana iade i itibar yapılmalıdır.
Vefanın adı 3. Göz Medya olarak Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı “Tam Bağımsız Türkiye” ideali uğruna çıktıkları yolda vefa ile unutmayarak andı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaşadıklarının ve idamların son tanığı Av. Mükerrem Erdoğan 3. Göz Medya için yaşananları canlı yayında anlattı. İdam edenler ve bu kararı verenler yerine halen milyonların bağrında 3 fidan yaşıyorsa asılan onlar değil bu vicdansız kararı verenlerdir. Özel konu ve sürpriz bağlantılarla Gazeteciler İrfan Aydın ve Muharrem Değirmen’in sunumu ile 3 Fidan idamların son tanığı Av. Mükerrem Erdoğan’ın tanıklığı ile anlatılarak anıldı.
İŞTE YAŞANANLAR…
İNFAZ kesinleşince darağacında can vermenin ne kadar süreceğini düşündüm. Hukuk Fakültesi’nde okuduğumuz “Adli Tıp” kitabında, asılarak ölümün birkaç dakika içinde gerçekleşeceği yazıyordu. Deniz’in infazını unutamıyorum. Deniz’in can vermesi tam 45 dakika sürdü. Yaşamımda geçirdiğim en kötü zaman dilimi olan o dakikalardaki çaresizliğimi anlatamam. Avukat ağabeyimiz Halit Çelenk ile birlikte cezaevi doktoru ile tartışmaya başladık. Bunu fark eden cellat yanımıza yaklaştı ve “Deniz çok ağır olduğu için ip kopmasın diye çift ilmik kullandım. İnfaz çift ilmik kullandığım için uzadı” dedi. Birkaç dakika içinde sona erecek olan infazın, çift ilmik atılarak 45 dakika sürmesinin adı da, “işkencedir”. Cellatın açıklamasından sonra duruma itiraz edince, Yusuf ve Hüseyin’in infazlarında tek ilmik kullanıldı.
Denizlerin her idam yıl dönümünde büyük bir acı ve öfke duyarım. Asılmaları tam anlamıyla cinayetti.
Deniz ve arkadaşlarının o zaman yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 146/1 ile düzenlenen darbeye teşebbüs suçundan idamlarına karar verilmişti. Bu maddenin Denizlerin eylemi ile hiçbir ilgisi yoktu. Denizlerin 4 ordusu olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirecek silahlı gücü olduğunu iddia etmek komikti.
Yargıç abidesi Remzi Şirin 146 ıncı maddeyi anlatıyor
“146. maddenin uygulanmaması konusunda nokta-i nazarımız şuydu: “Koca devleti alt edecek gücün de onun kadar ya da ona yakın derecede güçlü olması gerekir!”
Mahkeme kararıyla başbakanlığa bir yazı yazarak sorduk: “THKO denilen ordu kaç kişidir?”
Bütün bilgiler Başbakanlıkta toplanmıyor mu? O zaman başbakan Nihat Erim’di.
Erim imzalı cevap geldi: “THKO 110 kişidir” diye.
Bu 110 kişi, bütün Türkiye çapında örgütün gücü. Silahları? Vasıtaları? Tabii ona da doyurucu cevap gelmedi.
Türkiye’de bu kadar güçlü bir ordu, güçlü bir polis teşkilatı, güçlü bir jandarma teşkilatı ve yabana atılmayacak kadar fazla milliyetçi güçler varken bu 110 kişinin Türkiye’deki anayasal nizamı alt etmeye gücünün yeteceğini kabul etmek çok komik bir iddiaydı.
Güçler arasındaki fahiş nispetsizlik yüzünden bu iddiayı savunulamaz ve ucuz iddia diye mütalaa ettik. Bu arada Ankara’da Deniz Gezmişler ile ilgili dava sonuçlandı.
146. madde uygulanmıştı. Ama o karar Askeri Yargıtay taralından “Elverişli vasıta yeterince işlenmemiştir” diye bozuldu. Bizim iddiamız da zaten bu yöndeydi. O mahkemenin gerekçeli kararında elverişli vasıta namına şu hazin, garip mülahaza yer almıştı: “Bunların elinde anayasal nizamı değiştirecek vasıta olmayabilir. Onlar var sanıyorlar ya.” Bu hazin bir hukuki gerekçedir. Hukuki garabettir”
Sonunda Remzi Şirin’in başkanlığını yaptığı İstanbul 2 nolu Sıkıyönetim Mahkemesi Nahit Töre ve arkadaşları hakkında kararını verdi. Mahkeme 146 ıcı madde yerine silahlı çeteyi düzenleyen 168 inci maddeyi uygulamıştı.
Remzi Şirin kararla ilgili olarak;” Kararımızda “Bunlar 146. maddeyi ihlal etmek istiyorlar ama elverişli vasıtaya sahip olmadıkları için yapamazlar. Bu maksatla silahlı çete kurmuşlardır” dedik ve ona göre 168. maddeden ceza verdik. “146 değil ama 146’yı ihlale yönelik silahlı çete.7 Bizim kararımız üzerine çok kıyamet koptu. Sağ basında aleyhimizde yayınlar oldu” diyor.
Denizlerin idam kararını veren Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Ali Elverdi büyük bir keyifle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmasını izlemiş ve “İdam sehpasında bile komünizm propagandası yaptılar” demişti. Bu adamın nasıl öldüğünü biliyor musunuz? Yediği yemek nefes borusuna kaçınca solunum yetersizliğinden öldü.