Babacan’dan iktidara da muhalefet de çağrı: “Gelin ‘Siyasi Etik, Şeffaflık ve Yolsuzlukla Mücadele Yasası’nı hep beraber Meclis’ten geçirelim”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2003-2006 yıllarında yolsuzlukla mücadele için uluslararası anlaşmalara taraf olduğunu belirterek, iktidarın 2013 yılında bu anlaşmalara uymamaya başladığını söyledi. Türkiye’de ‘Toplam yolsuzluk’ oranının arttığını vurgulayan Babacan, bu oranın iktidar ve muhalefeti kapsadığını dile getirdi. Yeni Yol grubunda konuşan Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yolsuzlukla kapsamlı bir mücadele çağrısı yaparak “Samimiyseniz gelin, Meclis’te bir Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu kuralım” dedi ve yolsuzlukla mücadelenin sadece muhalefeti değil iktidarı da kapsaması gerektiğini kaydetti.
“Kamuoyuna tatmin edici bir açıklama yapılmış değil, olay tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır”
Konuşmasına, Pençe-Kilit şehitlerini anarak başlayan Babacan, “Sözlerime Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehit düşen 12 askerimizi anarak başlamak istiyorum. Şehitlerimizin her birine Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve yakınlarına sabır diliyorum. Tedavileri devam eden askerlerimize de acil şifalar temenni ediyorum. Acı çok büyük gerçekten. Milletimizin başı sağ olsun. Allah bu millete, bir daha, böyle acılar yaşatmasın. Bu hadiseyle ilgili kamuoyuna henüz tatmin edici bir açıklama yapılmış değil. Olayın tüm yönleriyle incelenmesini ve aydınlığa kavuşturulmasını bekliyoruz. Konuyu yakından takip edeceğimizi de özellikle ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
“Dün nasıl darbelere karşı dimdik durduysak, bugün de aynı kararlılıkla demokrasiyi, özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz”
“Hafızamızda derin izler bırakan bir tarihin yıl dönümüne yaklaşıyoruz. Bundan tam 9 yıl önce, FETÖ terör örgütü, hain bir darbe teşebbüsünde bulundu. 15 Temmuz 2016 akşamı, Gazi Meclisimiz başta olmak üzere pek çok hedefe eş zamanlı saldırılar yapıldı. Milletimiz demokrasiye ihanet edenlere ‘Dur’ dedi, kendi iradesine sahip çıktı. Tek silahları, yüreklerindeki cesaret olan vatandaşlarımız; kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla meydanlara indi, kendi egemenliğine sahip çıktı. 15 Temmuz gecesi, milletimiz bir oldu, dünyaya hep bir ağızdan haykırdı. ‘Bu topraklarda irade millettindir’ dedi. ‘Güç namlunun ucunda, tankların üstünde değil; güç sandıktadır’ dedi. Köprülerin tutulduğu, silahların halkın üzerine çevrildiği o gece, korkuya teslim olmayan tüm vatandaşlarımızı yürekten selamlıyorum. 15 Temmuz gecesi 251 şehit verdik. Hepsini tek tek saygıyla, rahmetle anıyorum. Hiç şüphemiz olmasın. Dün nasıl ki darbelere karşı dimdik durduysak, bugün de yarın da aynı kararlılıkla, milletimizin yanında olmaya ve demokrasiyi, özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz.”
“İktidarın yolsuzlukla mücadele derdi olsa soruşturmalar yalnızca muhalefet partisini kapsamazdı”
İktidarın yolsuzlukla mücadele derdi olmadığını belirten Babacan “Ülkemizde yargı yoluyla siyasetin dizayn edilmeye çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Siyasetin gündeminde her gün soruşturmalar var, gözaltılar var, tutuklamalar var… İktidarın hedefi gerçekten yolsuzlukla mücadele olsa, bu soruşturmaların adil ve tarafsız bir biçimde, hem iktidar hem de muhalefet partilerini kapsaması gerekirdi. Oysa sadece mart ayından bu yana sadece muhalefet belediyelerinin hedeflendiği bir süreç izliyoruz. Gerçek adalet, ayrımcılık yapmaz. Adalet, bir siyasi görüşe göre şekillenmez. Adalet hakkı ve hukuku esas alarak işler. Eğer bir iddia varsa, biz elbette ki bunun üzerine gidilmesini ve suçlu bulunanlardan hesap sorulmasını isteriz. Bunun takipçisi oluruz. Ancak, işletilen süreçlere ve uygulanan usullere baktığımızda, bir hukuk devletiyle asla bağdaştıramayacağımız bir tabloyla karşı karşıyayız” dedi.
“Uluslararası toplum ‘Yolsuzluk nedir, rüşvet nedir?’ tanımladı, Türkiye de altına imza attı”
“Eğer devlet yönetiyorsanız, eğer temiz bir yönetim hedefliyorsanız, ister merkezi hükümet olsun ister yerel yönetim olsun, iki ilkeye dikkat edersiniz. Nedir bu iki ilke? 1. Şeffaf olacaksınız. 2. Her zaman hesap vermeye hazır olacaksınız. Son 25-30 yılda çok sayıda uluslararası kuruluş, yolsuzlukla mücadele konusunda önemli çalışmalar yaptı. İlkeleri nedir bunlar belirlendi çünkü bunlar çok tartışılıyor, ‘Acaba şunu yaparsan bu yolsuzluk mudur, bunu yaparsan bu usulsüzlük müdür, şu olursa şuna şöyle bir şey verirsen bu rüşvet midir?’ diye bu konularda kafalar epey karışıktır. Ama nihayetinde Türkiye’nin de tam üyesi olduğu pek çok uluslararası kuruluş bir araya geldi ve bunları açık bir şekilde tanımladı ve bütün bu kurallar uluslararası anlaşmalarla bağlandı, imzalandı. Avrupa Birliği yolsuzlukla mücadele ile ilgili bir direktif yayınladı, tarih 1997… Avrupa Konseyi, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu sözleşmesini imzaladı, tarih 1999… Bakın Türkiye Avrupa Konseyine tam üyedir, kurucu ülkedir ve bu anlaşmanın altına imza atmıştır. OECD’nin Yolsuzlukla Mücadele Anlaşması 1999 yılında imzalanmıştır. Türkiye OECD’ye tam üyedir, o anlaşmaların altında imzası vardır. Birleşmiş Milletler’in Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi hazırladığı 192 ülkenin süzgecinden geçti ve 2003’te bu anlaşma imzalandı. Türkiye de bunun altını imzaladı. Yani uluslararası toplum yolsuzluk nedir, rüşvet nedir bunu tanımladı. Bu bilinmeyen bir şey değil, yolsuzlukla mücadelenin yöntemleri konusunda da mutabık kalındı. Evet, kuralları koyuyoruz ama buna uymayanlarla nasıl mücadele edeceğiz, bu da esaslara bağlandı.”
“Ekonomimizin en parlak olduğu yıllar, yolsuzlukla mücadele anlaşmalarına uyduğumuz yıllardır”
“Hangi ülkede olursa olsun, hangi kültürden, hangi dinden olursa olsun, insanlığın bir ortak aklı oluştu. Bu konuda Türkiye de zamanında gerekli şartları yerine getirdi ve bu anlaşmaların hepsine imza attı. Hangi yıllarda Türkiye bunlara taraf oldu? 2003-2006 yıllarında Türkiye bu anlaşmalara taraf oldu ve Mecliste de bu anlaşmalar Türkiye’nin de taraf olduğu şekilde onaylandı. Yani ülkemizin ekonomisinin en parlak olduğu demokrasi hukukta ilerlediği yıllarda bütün bu araştırmalar gösteriyor ki Türkiye yolsuzluk algı endeksinde önemli mesafeler kaydetti. 2013 yılına kadar Türkiye yolsuzlukla mücadelede olumlu ilerlemeler sağladı ve bu yolsuzluk endeksinde Türkiye sürekli iyileşti.”
“Bu büyük ve güzel ülke, bütün dünyada yolsuzluklarla anılan bir ülke haline geldi”
Babacan, iktidarın 2013 yılından sonra yolsuzlukla mücadele anlaşmalarını rafa kaldırdığını belirterek, “2013 yılından bu yana, Türkiye uluslararası yolsuzluk endeksinde sürekli kötüye gidiyor. Yani 2013’den 2024’e kadar Türkiye’de yolsuzluklar sürekli arttı. Bu toplam yolsuzluk ha! İktidar muhalefet ayrımı yok burada. Ülkenin geneline baktığımızda yolsuzluk artıyor mu azalıyor mu? Ölçü bu… Tam 11 yıldır arkadaşlar sürekli kötüye gidiyoruz. Bunu kim ölçüp yayınlıyor, uluslararası şeffaflık örgütü ve bizim de tam üyesi olduğumuz OECD. Şu anda bu büyük ve güzel ülke, bütün dünyada yolsuzluklarla anılan bir ülke haline geldi ya…” dedi.
“Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. Gelin şu imar rantlarını bir düzene sokalım”
“Sayın Erdoğan’a sesleniyorum. Gelin şu imar rantlarını bir düzene sokalım. Ya biz Türkiye’nin en genç partilerinden birisi olarak 81 il başkanlığı, 650 tane il başkanı nasıl bulduk. Bizim bir tane belediyemiz var, bizim imar rantı diye bir meselemiz var, nasıl bulduk? Korkmayın ya siz de bulursunuz. Bulamazsanız biz size isim de tavsiye edebiliriz. O kadar o kadar sıkıntıya düştüyseniz samimiyseniz gelin Siyasi Etik, Şeffaflık ve Yolsuzlukla Mücadele Yasası’nı hep beraber Meclis’ten geçirelim, hodri meydan…”
“Muhalif kim varsa elimine etmek istiyorsunuz”
Erdoğan’a eleştirilerini sürdüren Babacan “Yani, dikkat edin yolsuzluk algı endeksinde Türkiye kötüye gitmeye başlıyor ya, biz bunu hemen anlıyoruz müdahale ediyoruz ya… Beyhude… Hiçbirini kabul etmedi. İşte arkadaşlar, o gün bugündür Türkiye kötüye gidiyor. Kimse şu son olanları ‘sadece bir yolsuzlukla mücadele’ diye yutturmaya kalkamasın. Biz sizi tanıyoruz. Derdinizin ne olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Bu mesele öyle sadece yolsuzlukla mücadele meselesi değil. Biz gayet iyi tanıyoruz bunları. Bunların dertlerinin ne olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Evet yolsuzluk davası varsa sonuna kadar gidilmeli ama şu anda yapılanlar sadece bundan ibaret değil. Şu anda yapılanlar karşısında gördüğü muhalif kim varsa bir şekilde elemine etmenin çabasıdır” ifadelerine yer verdi.
Külliyede uydurma imza skandalı: Milletvekillerinin imzaları taklit ediliyor
“Samimiyseniz, gelin Mecliste bir ‘Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’ kuralım. Sayıştay, Meclis adına denetim yapması gereken bir kurumdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece Külliyede hazırlanan altıdaki imzaların bile Külliye’de uydurma imza atıldığı bakın geçen, daha dün arkadaşlar bir örnek verdi. Bir milletvekili imzası var kendi eliyle değil başkasının eliyle imza atılmış, çünkü kendi imzası değil; berbat bir durum… Çünkü yazan kendisi değil, milletvekili kendi eliyle yanlış yazar mı? Bir bakmışlar her teklifin altında farklı farklı imzalar. İmza bile Külliye’de atılıyor, gönderiliyor. Şu işe bakın.”
“İdari kararlarla yolsuzlukla mücadele edilmez, yargı ve Meclis denetimi lazım”
“İçişleri Bakanlığının keyfine göre, şu belediyeye soruşturma izni verdim, bu belediyeye soruşturma izni vermedim gibi garabeti de ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bu idari kararla olamaz, yargı denetimi de Meclis denetimi de idarenin vesayetine bağlanamaz. Sayın Erdoğan! Hodri meydan, hodri meydan. Samimiyseniz, gelin bunları yapalım. Gerçekten yolsuzlukla mücadelede kararlıysanız çözümü budur. Çözümü öyle uzaktan kumanda yargıya bu işi havale ederek değildir. Gelin bu işe sahip çıkın. Böyle bir çalışmaya ana muhalefet partisinin de itirazı olmaz umarım. Hep söylüyorum. Doğru, hesap vermekten kaçmaz. Doğru, hesap vermekten kaçmaz. Nokta…”
“Türkiye’de başka bir hukuksuzluk garabeti de KHK uygulamalarıdır, haksızlıklar düzeltilmelidir”
Babacan, konuşmasında, KHK mağduriyetlerine de dikkat çekerek “Gerçekten ülkemiz adaletsizliğin, hukuksuzluğun çok ileri boyutlara geldiği bir dönemden geçiyor. Türkiye’de bir başka garabet de bu KHK uygulamaları ile ilgili garabettir. KHK uygulamasıyla görevinden alınan, işten çıkarılan binlerce, on binlerce vatandaşımızın yargı süreçleri işledi. Savcılıkların takipsizlik kararı verdiği binlerce dosya var. Mahkemelerin beraat kararını verdiği binlerce dosya var. Savcılar hakimler diyor ki ‘Bu insanın hiçbir suçu yok.’ Ancak KHK ile eğer görevden ihraç edilse tekrar eski görevine dönmesi fiilen uygulanmıyor. Bu da bir başka hukuk garabetidir. Bu haksızlık derhal düzeltilmelidir, bunla ilgili biliyorsunuz bizim DEVA Partisi olarak hazırladığımız 8 No’lu Eylem Planımızda çok kapsamlı bir hukuk çözümü var, çok kapsamlı… Her durumdaki insanımızı inceleyen, ona göre çözüm üreten bir hazırlığımız var. Bugün Meclise sorulup derhal yasa açılabilecek bir hazırlık. Ancak Mecliste bu konuların bir Araştırma Komisyonu eliyle de ele alınmasında büyük bir fayda görüyoruz ve inşallah sanırım Yeni Yol grubu olarak bunla ilgili bir hazırlık da tamamlandı ve bugün de bu Araştırma Komisyonu ile ilgili teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuldu. Gelin, hep beraber bu adaletsizliği bu haksızlığı da önleyelim. Çünkü adalette hukukta böyle bir şey yok… Kendinizden olmasa da hatta kendinize düşmanlık yapmış olsa da onlara karşı bile adaletle hükmetmek herhalde devlet yönetmenin en önemli ilkelerinden birisi” dedi.
“Adaleti, hukuku, demokrasiyi hep beraber onaracağız, ayağa kaldıracağız!”
“Adalet, bir siyasi görüşe göre değil, hakkı ve hukuku esas alarak işler. Eğer adaletin terazisi şaşarsa, o zaman toplumda ne güven kalır ne de huzur… Ama buradan ilan ediyoruz: İnşallah biz bu düzeni değiştireceğiz! Korkunun değil, özgürlüğün egemen olduğu bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız! Adaleti, hukuku, demokrasiyi hep beraber onaracağız, ayağa kaldıracağız! Çünkü bu millet, korkuyla değil adaletle, umutla, özgürlükle yönetilmeyi hak ediyor! Biz bu ülkeyi, bu aziz milleti, gönülden seviyoruz. Bu toprakların bereketini, bu milletin alın terini, bu ülkenin insanlarının iman dolu yüreklerini seviyoruz. Ve biliyoruz… Bugün sokakta umut arayan nice insanlarımız var. Bir lokma ekmek için gece gündüz helal kazancın peşinde koşan anneler, babalar var. Borç yükü altında ezilen, hayalleri yarım kalan gençlerimiz var. Emekliliğinde huzur arayan, ama ay sonunu getiremeyen yaşlılarımız var. Şunu unutmayalım Allah’ın izniyle bu zor günler geçecek. Biz buradayız. Bir aradayız. Omuz omuza, el ele, gönül gönüle, bu büyük ve güzel ülkeyi onarmak için gece gündüz demeden çalışıyoruz. Umudu yeniden büyütmek, adaleti herkese eşit şekilde tesis etmek, refahı 85 milyona adilce paylaştırmak için buradayız. Bu yol kolay bir yol değil, bunu biliyoruz. Ama bu yol doğru olan yoldur, bu yol hayırlı olan yoldur. Ve bu yolu birlikte yürürsek, Allah’ın izniyle, bu ülkenin gözyaşlarını dindiririz, umutlarını büyütürüz, Türkiye’yi hak ettiği yarınlara taşırız.”