Asgari değil, açlık maaşı!

Türkiye’de emeklilerin durumu artık alarm veriyor. Son açıklanan çalıştay raporu, milyonlarca emeklinin nasıl açlık sınırında yaşamaya mahkûm edildiğini bir kez daha gözler önüne serdi. TÜİK verileriyle uyuşmayan gerçek enflasyon karşısında eriyen maaşlar, temel gıda, sağlık ve barınma giderlerini dahi karşılamaktan uzak.
Asgari değil, açlık maaşı!
Raporda emekli maaşlarının büyük çoğunluğunun açlık sınırının altında kaldığı vurgulanırken, 10.000 TL’ye mahkûm edilen milyonlarca emekli ay sonunu getiremiyor. Elektrik faturasını mı ödesin, eczaneye mi gitsin, pazara mı çıksın?
“Kuru ekmeğe muhtaç edildik!”
Sahadan gelen veriler ve emeklilerle yapılan görüşmeler, yaşlı nüfusun zihinsel ve fiziksel sağlığının da bozulduğunu ortaya koyuyor. Yıllarca bu ülkeye hizmet eden insanlar, şimdi çocuklarına yük olmamak için yaşamdan çekiliyor.
Yetkililerden tık yok!
Tüm bu dramatik tabloya rağmen, hükümet kanadından ciddi bir çözüm önerisi ya da yeni bir sosyal destek paketi açıklanmış değil. Emeklilerin dayanacak gücü kalmadı ama karar alıcılar hâlâ suskun.
Artık yeter!
Bu çağrı bir isyandır: Emeklilik, sefalet değil onurlu bir yaşam hakkıdır. Tüm yetkililere sesleniyoruz: Sessizliğiniz suç ortağı olmaktır!
Hazırlayan: Sedat HASTÜRK
Emekli ve Emekçiler Dernekleri Federasyonu (EMEDFED) Siyasi Partilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Bursa Emekli ve Emekçiler Derneği Başkanı
Bursa Kent Konseyi Emekliler Çalışma Grubu Temsilci Yardımcısı
Türkiye’nin dört bir yanındaki emekliler için her geçen gün bir öncekinden daha ağır geçiyor. Yıllarca ülkesine hizmet eden, vergisini ödeyen, çalıştığı sektörleri ayakta tutan milyonlarca emekli bugün açlık sınırının bile altında yaşam mücadelesi veriyor. “Hayatın sonbaharı” denilen bu dönem, artık birçok emekli için yoksulluk, hastalık ve yalnızlıkla geçen karanlık bir döneme dönüşmüş durumda.
Hazırlanan Çalıştay Raporu, Türkiye’deki emeklilerin içine itildiği bu karanlığı tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Ve daha da vahimi: Bu sorunların yıllardır bilinmesine rağmen siyaset kurumu ve karar alıcılar, ısrarla üç maymunu oynamaya devam ediyor!
1. EMEKLİLERİN CEBİNDE PARA YOK, SESLERİNİ DUYAN DA YOK!
Emeklilerin en yakıcı sorunu açık: Yoksulluk.
Bugün birçok emekli aldığı maaşla temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumda.
-
Enflasyon rekor üstüne rekor kırarken, maaş artışları kâğıt üzerinde kalıyor.
-
Yıllarca alın teri döken insanlar, torunlarına harçlık veremiyor, pazar alışverişini yarıda kesiyor.
-
Emekli aylıkları yaşam maliyetinin çok gerisinde kalırken, “geçinemiyoruz” çığlıkları duymazdan geliniyor.
Yoksulluk artık kader değil, siyasi tercih haline geldi.
2. HASTANE KAPISINDA BEKLE, İLAÇ PARASINI KENDİN ÖDE!
Devletin sağlık sistemi emekliler için “varmış gibi yapıyor.”
-
Uzman doktora ulaşmak aylar sürebiliyor.
-
Reçeteye yazılan ilaçların katkı payları bütçeleri eritiyor.
-
Diş, göz, fizik tedavi gibi temel sağlık hizmetleri adeta lüks hâline gelmiş durumda.
-
Kırsalda yaşayan yaşlılar için ulaşım ayrı bir eziyet.
Emeklilere yaşamak değil, yavaşça unutulmak reva görülüyor.
3. SADECE EKONOMİK DEĞİL, SOSYAL FELAKET DE KAPIDA
Emeklilik, birçokları için toplumdan dışlanmak anlamına geliyor.
-
Sosyal izolasyon, ruhsal çöküş, yalnızlık…
-
Toplumun değer üreticisi olan emekliler, bugün sadece seyirci pozisyonuna itilmiş durumda.
-
“Artık bir işe yaramıyorum” hissi, yaşlı bireylerin psikolojisini tehdit ediyor.
Devlet, toplumun birikimini bir kenara atıyor. Sessiz bir sosyal çöküş yaşanıyor.
4. BARINMA SORUNU: “EVİM VAR” DİYENİN BİLE RAHATI YOK
-
Kiralar, emekli maaşlarının yarısından fazlasını götürüyor.
-
Eski evlerde yaşayanlar bakım ve onarım masraflarıyla baş edemiyor.
-
Erişilebilirlik hâlâ yok sayılıyor. Asansörsüz binalar, yokuş sokaklar yaşlılar için adeta hapishaneye dönüşüyor.
Emekliler konut sorunuyla değil, adeta yok sayılmakla boğuşuyor.
ÇÖZÜM MÜ? YILLARDIR MASADA AMA KİMSE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMUYOR!
Çalıştay’da dile getirilen somut çözüm önerileri yıllardır tekrar ediliyor:
-
Emekli maaşları enflasyona endekslenmeli, gerçek geçim koşulları dikkate alınmalı.
-
Asgari emekli maaşı, yoksulluk sınırının üstüne çıkarılmalı.
-
Sağlık katkı payları kaldırılmalı veya minimize edilmeli.
-
Emekliler için ücretsiz veya düşük ücretli ulaşım ve sosyal faaliyet imkanları sağlanmalı.
-
Barınma konusunda destek mekanizmaları, yaşlılara özel konut projeleri geliştirilmeli.
Bu adımlar atılmadıkça, yaşanan sorunlar yalnızca büyüyecek.
TÜM ÇALIŞANLARA UYARI: SIRA SİZE DE GELECEK!
Bugün Meclis’ten sessiz sedasız geçen bir düzenleme, yarının felaketini haber veriyor:
Turizm sektöründe çalışanlar artık 10 gün çalışıp sadece 1 gün izin kullanabilecek!
İşçilerin haftalık dinlenme hakkı, 4 günden 3 güne indirildi.
Bu modelin diğer sektörlere yayılması an meselesi.
Sessiz kalan özel sektör çalışanları bilsin: Bu saldırı sadece turizme değil, tüm emeğe yöneliktir.
Bugün susarsak, yarın çocuklarımızı da güvencesiz, sömürüye açık bir sistem bekliyor.
SESİNİ ÇIKARMAK ARTIK BİR HAK DEĞİL, ZORUNLULUK!
Sendikalar! Sivil toplum örgütleri! Siyasi partiler!
Harekete geçin.
Sadece açıklama değil, eylem üretin.
Bu sessiz yoksullaşmaya, görünmezleştirilmeye ve sistematik itibarsızlaştırmaya karşı birleşin.
Sedat HASTÜRK ve Emekli ve Emekçiler Dernekleri Federasyonu (EMEDFED) olarak buradayız ve susmayacağız.