Ali Babacan: “Türkiye’nin önünde, tüm vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin ihya edilmesi için yeni bir fırsat penceresi açılmaktadır”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol grubunda yaptığı konuşmada PKK’nın fesih açıklamasına, çay alım fiyatlarına, tarım ve hayvancılık politikalarına değindi. Ali Babacan, sorunların meşru demokratik siyaset zemininde çözülmesi ve insan haklarına dayalı bir hukuk devleti hedefine ulaşılması konusundaki kararlılıklarını vurgularken, “Diyalog zemininin Türkiye’nin dört bir yanına yayılmasını ümit ediyorum. Biz ilk günden beri bunun için çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Babacan, grup toplantısında şunları dedi:
“İktidara çağrımız, toplumumuzun sinir uçlarıyla oynayan açıklamanın işaret ettiği tehlikelerin farkında olması ve gereğini yapmasıdır”
Babacan, PKK’nın fesih açıklamasına ilişkin kaygılarını dile getirerek, iktidara uyarılarda bulundu. “Biz ilk günden bu yana 1 Ekim sürecini ‘İhtiyatlı bir iyimserlikle’ karşıladığımızı söyledik. ‘Artık anaların ağlamayacağı, babaların gözyaşı dökmeyeceği, evlatların kara topraklara girmeyeceği bir Türkiye için, taşın altına elimizi koyarız’ dedik. ‘Bu sürecin başarılı olma ihtimali yüzde 5 dahi olsa, biz o ihtimali bile destekleriz’ dedik. Geçtiğimiz pazartesi günü, bu süreç bir aşama daha ileriye taşındı ve PKK fesih kararını açıkladı. Bu açıklamada, bizleri son derece rahatsız eden ve kesinlikle reddettiğimiz pek çok unsur var. Hepsinin gayet iyi farkındayız. Bizler doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyi ilke haline getirmiş insanlarız. Doğruya doğru diyeceğiz ki yanlışlara karşı sesimizi yükselttiğimizde bir anlamı olsun. İktidara çağrımız, toplumumuzun adeta sinir uçlarıyla oynayan bu açıklamanın işaret ettiği tehlikelerin farkında olması ve gereğini yapmasıdır” diye konuştu.
“Silahların teslimi, kontrolü, envanterinin tutulması gibi hususlar; hiçbir tereddüde yol açmayacak usullerle yapılmalıdır”
“Sürece baktığımızda, şimdi sırada; örgütsel bağlılık fark etmeksizin, bütün terör unsurlarının, fesih kararına uygun biçimde derhal silah bırakması vardır. Silahların teslimi, kontrolü, envanterinin tutulması gibi hususlar; hiçbir tereddüde yol açmayacak usullerle yapılmalıdır. Şunu da açıkça bilmemiz gerekir ki önümüzdeki aylarda örgütün fesih süreciyle ilgili oldukça karmaşık gelişmelere şahit olacağız. Meclis çatısı altında görüşülüp karara bağlanması gereken pek çok konu gündemimize gelecek.“
“Terörün tekrar hortlamaması için Cumhurbaşkanı’nın süreci tam sahiplenmesi gerekir”
“Kırk yıldır devam eden terör sorunun kalıcı olarak bitmesini istiyorsak, ileride terörün tekrar hortlamasını engellemek istiyorsak, bundan sonraki her aşamada Cumhurbaşkanı’nın yapılanları ve yapılacakları tam sahiplenmesi ve her türlü riski bizzat üstlenmesi gerekir. Özellikle dikkatinizi çekmek isterim ki, bu topraklarda bin yıldır var olan ve daha binlerce yıl devam edecek birlikteliğimize fitne ve fesat karıştıracak pek çok girişim olacaktır. Biz ise, başta Suriye odaklı tehlikeler olmak üzere, bundan sonraki tüm gelişmeleri dikkatle izleyeceğiz ve gerekli uyarıları yapmaya devam edeceğiz.”
“Erdoğan, mayınlı araziden önce başkalarının geçmesini ister; işler yolunda giderse süreci sahiplenir”
“Burada çok önemli bir konuya işaret etmek istiyorum. Bu sürecin her aşamasında, ülkenin Cumhurbaşkanı toplumu ve Meclisi doğrudan kendisi bilgilendirmelidir. Cumhurbaşkanı, bu süreçte yapılacakların doğru olduğuna eğer kendisi gerçekten inanıyorsa, her adımı açıkça bizzat sahiplenmelidir. Bu işin şakası yok. Aksi halde, sürecin başarıyla tamamlanması mümkün olmayacaktır. Sayın Erdoğan’ın çok iyi bildiğimiz bir iş tutma usulü var. Kendi değerlendirmesine göre, önünde bir mayınlı arazi olduğunu düşünürse, önce başkalarının o araziden geçmesini ister. İşler yolunda giderse, süreci sahiplenir. Baktı olmuyor, hemen vazgeçer, yön değiştirir. Buradan uyarılarımızı peşinen yapmak zorundayız. 40 yıldır devam eden terör sorunun kalıcı olarak bitmesini istiyorsak, ileride terörün tekrar hortlamasını engellemek istiyorsak, bundan sonraki her aşamada Cumhurbaşkanı’nın yapılanları ve yapılacakları tam sahiplenmesi ve her türlü riski bizzat üstlenmesi gerekir. Özellikle dikkatinizi çekmek isterim ki, bu topraklarda bin yıldır var olan ve daha binlerce yıl devam edecek birlikteliğimize fitne ve fesat karıştıracak pek çok girişim olacaktır. Biz ise, başta Suriye odaklı tehlikeler olmak üzere, bundan sonraki tüm gelişmeleri dikkatle izleyeceğiz ve gerekli uyarıları yapmaya devam edeceğiz.”
“Birbirine kenetlenmiş, hiçbir ayrımı kabul etmeyen bir Türkiye için çalışıyoruz”
“Şimdi Türkiye’nin önünde, tüm vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin ihya edilmesi için yeni bir fırsat penceresi açılmaktadır. DEVA Partisi olarak, sorunların meşru demokratik siyaset zemininde çözülmesi ve insan haklarına dayalı bir hukuk devleti hedefine ulaşılması konusunda kararlılığımız nettir. Bahsettiğim bu diyalog zemininin Türkiye’nin dört bir yanına yayılmasını ümit ediyorum. Biz ilk günden beri bunun için çalışıyoruz. Birbirine kenetlenmiş, hiçbir ayrımı kabul etmeyen bir Türkiye için çalışıyoruz. Fatih ile Harbiye’nin, Üsküdar ile Şişli’nin, Konya’yla Balıkesir’in, Hakkari’yle İzmir’in bir olduğu, beraber olduğu, birlik içinde olduğu bir Türkiye için çalışıyoruz.”
“Milletimizi iktidarla ana muhalefet arasında bir tercihe zorlayan bu çarpık siyaset denklemine karşı çıkıyoruz”
Babacan, grup toplantısında iktidar ve muhalefete sert eleştirilerde bulunarak gençlere bir çağrı yaptı: “Genç kardeşlerim, biz bu ülkeyi yorgun ve yozlaşmış iktidarlardan kurtarırken, beceriksiz ve vizyonsuz bir muhalefete de teslim etmek istemiyoruz. Çünkü milletimiz iki seçenek arasında sıkıştırılıyor. İki tarafın da işine geliyor ha! İki kutup olsun iki taraf da memnun olsun. Biri baskıcı, diğeri hazırlıksız. Biri kutuplaştırıyor, diğeri yön gösteremiyor. İşte bizim buna itirazımız var! Milletimizi iktidarla ana muhalefet arasında bir tercihe zorlayan bu çarpık siyaset denklemine karşı çıkıyoruz. Türkiye bu kısır döngüyü hak etmiyor. Gençlerimiz bu vasatlığa mahkûm değil ya! Bu nedenle diyoruz ki artık yeni bir yol var. Yeni bir umut var.”
“Genç kardeşlerim gelin bu çürümüş düzeni birlikte değiştirelim”
“Genç kardeşlerim gelin, bu çürümüş düzeni birlikte değiştirelim. Gelin, korkmadan konuşanların, cesaretle üretenlerin, adaletle yürüyenlerin çatısı altında buluşalım. Gelin, Türkiye’yi birlikte ayağa kaldıralım. Gelin, umudu yeniden yeşertelim. Gelin, ülkemizin her karış toprağına adaleti getirelim. Yeter ki dosdoğru çalışalım, iyi niyetle çalışalım. Hedefimizden şaşmayalım. Bu büyük ve güzel ülkeyi hak ettiği yarınlara kavuşturalım. Daha önce başardık, inşallah yine başaracağız.”
“Ya siyaset üreteceksiniz ya da bu milleti ayrıştırarak kazdığınız ‘siyasetsizlik’ çukurunda yok olacaksınız”
Siyasetin çatışmadan ve savaştan beslenmemesi gerektiğini vurgulayan Babacan, “Öte yandan bakıyoruz ve üzülüyoruz. Silahtan, çatışmadan, savaştan beslenenleri görüyoruz. Hamaset yaparak, bu topraklara düşmanlık ekerek, kendisine siyasi çıkar sağlamak isteyenleri de gayet iyi görüyoruz. Millet de bunun farkında. Onlara sesleniyorum: Artık devir siyaset üretme devridir, siyaset üretme! Ya siyaset üreteceksiniz ya da bu milleti ayrıştırarak, kutuplaştırarak kazdığınız ‘siyasetsizlik’ çukurunda yok olacaksınız. Bu millet her şeyi gayet iyi takip ediyor. Gayet iyi biliyor. Sağduyusu çok yüksek bir milletimiz var hamdolsun. Ve bu kritik süreci el ele vererek, kenetlenerek geçmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
“Daha büyük bir tarihi fırsatı göz göre göre kaçırıyoruz”
“1 Ekim süreci sorunsuz ilerlerse, şüphesiz Türkiye için bir fırsat alanı açılacaktır. Fakat; çok daha büyük bir tarihi fırsatı göz göre göre kaçırıyoruz, buna da çok üzülüyoruz. Batıda pek çok ülke, Gazze’deki soykırımına ortak olarak, insan haklarına ve özgürlüklere dayandırdığı ahlaki üstünlüğünü kaybetmiş durumda. Doğuda pek çok ülke bu olana bitene sessiz kalarak dünyanın vicdani muhasebesinde hak ettiği yer şu anda bulmuş durumda. Pek çok ülke şu anda kendi siyasi krizleriyle boğuşuyor. Dünyada büyük bir boşluk oluştu aslında. Türkiye’nin bu fırsatı kaçırmaması gerekiyor. Nasıl ki 2008-2009 küresel ekonomik krizden Türkiye güçlenerek çıktıysa, nasıl ki Batı’nın imrendiği, Doğu’nun ilham kaynağı haline gelen bir ülke olduysa, şu anda da böyle bir imkân var aslında. O gün ekonomisiyle dillere destan olan Türkiye, bugün de demokrasiyle, hukukla, insan hakları uygulamalarıyla bir başarı abidesi haline gelebilir. İnanın bu çok uzak bir hayal değil.”
“Türkiye dar hesaplaşmalardan, bayatlamış mahalle kavgalarından çok daha büyük bir ülke”
“Yapılması gereken, ben buradan iktidara sesleniyorum; muhalefetin üzerindeki siyasi operasyonları derhal sona erdirmek, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını derhal uygulamak ve demokratik bir hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmektir. Türkiye, gündelik seçim hesaplarından, dar hesaplaşmalardan, bayatlamış mahalle kavgalarından çok daha büyük bir ülke. Bu büyüklüğümüzü tüm dünyaya gösterebileceğimiz tarihi bir eşikteyiz. Türkiye, hukukun herkese eşit uygulandığı, her görüşten vatandaşın kendisini mutlu hissettiği bir anayasal demokrasi olmalıdır. Bu mümkündür. Ve Sayın Erdoğan’a çağrımdır: Bu tarihi fırsatı kaçırmayın. Sadece kendi çıkarları ve ikballeri uğruna çıkmaz sokaklara rota çizenleri bir kenara bırakın. Kendi tabanınız dahil, geniş kesimlerin vicdanında yankılanan seslere de kulak verin. Siz yapmazsanız, biz gelip yapacağız zaten. Derdimiz, ülkenin zaman kaybetmemesi. Derdimiz, insanlarımızın bu büyük ve güzel ülkeden umudunu yitirmemesi.”
“Sözümüzün gücü vardı Gürcistan işgalini durdurduk ama Ukrayna işgalini durduramadık”
Babacan, Rusya’nın Gürcistan’ı işgal ettiği dönemle Ukrayna’yı işgal ettiği dönemi karşılaştırdı, etkili bir Türkiye’den pasif bir Türkiye’ye gelindiğine dikkat çekti: “Bakın arkadaşlar yıl 2008-2009. En başarılı yılları Türkiye’nin. Bütün dergilerde manşetiz dünyada. Gazetelerin birinci sayfasında haberiz. Türkiye’nin başarılarıyla anıldığı yıllar. O yıllarda hatırlayın sadece iki örnek vereceğim onlarca örnek verilebilir ama… O yıllarda ben Dışişleri Bakanlığı görevini yerine getirirken Rusya-Gürcistan savaşı çıktı hatırlarsanız. Ve Rusya-Gürcistan savaşında biz çok hızlı hareket ettik. Gürcistan’ın tamamını Rusya işgal etmeden araya girdik, çok etkili bir diplomasi yaptık ve savaşın çok az kayıplarla bitirilmesini hızlı şekilde sağladık. Rus ordusu Gürcistan’ı terk etti ve orada hızlı şekilde ateşkes sağlandı. Rusya-Ukrayna Savaşı’na bakın. 100 binlerce insan öldü ya… Çünkü Türkiye’nin sözünün gücü kalmadı, kendi kendine kriz üreten, kendi ekonomik ve siyasi sorunlarıyla çalkalanan ülkenin gidip de başka ülkelere ‘Arkadaş doğrusu şudur, bunu yapın bunu yapmayın’ deme gücü kalmadı. E ne oldu? İşte bugünlerde büyük müzakere konuşuluyor. Kırım, Ukrayna’nın elinden gitti mi gitti. Ukrayna topraklarının yaklaşık dörtte biri elinden gitti mi gitti. 100 binlerce gencecik insan her iki taraftan öldü mü öldü. Bakın iki ayrı tarih, benzer olaylar ve Türkiye’nin etkisi, etkili bir Türkiye ve pasif bir Türkiye…”
“Eskiden Rize’de Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan çay fiyatı, bu sene sosyal medyadan sessizce ve mahcup bir şekilde yayınlandı”
Babacan, iktidarın çay üreticisinin yüzüne bakacak halinin kalmadığını ifade ederek, “Dün Tarım Bakanlığı Çaykur’un çay alım fiyatlarını açıkladı: 25 lira 44 kuruş. Eskiden Rize’de bizzat Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan çay fiyatı, bu sene bakanlığın sosyal medya hesabından sessizce ve mahcup bir şekilde yayınlandı. Yani internetten gösterdiler, kaçtılar. Niçin böyle yaptılar? Çünkü çay üreticisinin yüzüne bakacak halleri yok. Çünkü biliyorlar ki, çayın üretim maliyeti zaten kiloda 25 lirayı buluyor. İşçilik dahil 29 liraya çıkıyor. Açıkladıkları fiyat 25 lira 44 kuruş. Ne kadar ince hesap yaptılarsa 44 kuruş da var. Çaykur’un alım yapacağı fiyattaki artış: %33,89, TÜİK’in açıkladığı enflasyon %37,86. Yani, açıklanan alım fiyatındaki artış, resmi enflasyonun, TÜİK enflasyonun dahi altında. Sizin tarım politikanız bunu mudur arkadaş? Üretimi desteklemek, üreticiyi desteklemek bu mu?” dedi.
“Bilmiyorlar arkadaşlar bilmiyorlar! Çiftçinin halinden anlayan yok, tarım politikasından anlayan yok”
“Bakın bugün Dünya Çiftçiler Günü değil mi? Tarım ve hayvancılığın herhalde en zor döneminden geçiyor ülkemiz. Hayvan popülasyonumuz düşüyor. Daha geçen hafta bir milyon ton mısırın ithal edilmesiyle ilgili karar alındı, tek imzayla Resmî Gazete’de yayımlandı. Bir milyon ton mısır… Ya siz Avrupa’nın en büyük topraklarına, en büyük tarım alanlarına sahip olun, Avrupa’nın en büyük, en genç nüfusuna sahip olun sonra bu ülkeyi hayvan ithalatına, et ithalatına, mısır ithalatına mahkûm edin. Bu mu politika? Bilmiyorlar arkadaşlar bilmiyorlar. Çiftçinin halinden anlayan yok, tarım politikasından anlayan yok.”
“Şu faize vereceğiniz paranın dörtte birini çiftçiye verin bu tarım ayağa kalkar”
“Bakın biz defalarca söylüyoruz. Çözüm basit diyoruz. Bu ülkede siz enflasyonu mu düşürmek istiyorsunuz? Bu ülkede tarımsal üretimi mi artırmak istiyorsunuz? Çok basit diyoruz. Şu faize vereceğiniz paranın dörtte birini çiftçiye verin bu tarım ayağa kalkar diyoruz. Gübrenin yarısının devlet tarafından karşılanması lazım diyoruz. Yemin yarısının devlet tarafından karşılanması lazım diyoruz. Elektrik ve mazotun daha uygun şartlarda çiftçimize temin edilmesi lazım diyoruz.”
“Sulama sorununu beş yılda çözeriz”
“Bütün sulama yatırımlarının Türkiye’de beş yılda tamamlanması mümkün diyoruz. Bakıyoruz iki nehrin aktığı Çukurova şu anda susuz. Konya Ovası su diye inliyor, büyük büyük obruklar oluşuyor ovada. 300 metre, 400 metreden su çekiliyor şu anda Konya Ovası’nda. Mavi Tünel Projesi 15 yılı geçti adı var kendi yok… Her işi bırakın tarıma, sulamaya yatırım yapın ve hesabını kitabını yaptık. Baraj, gölet, isale hattı, kapalı basınçlı sistemler, damlama sulama, yağmurlama tamamını tamamını toplayın beş yıla bölün, beş yılın bütçesiyle bunu bitirmek mümkün. Ama önce o irade lazım. Önce o kararlılığı ortaya koymak lazım. Önce çiftçinin, üreticinin halinden anlamak lazım.”
“İkide bir gençlere ‘Neden evlenmiyorsunuz?’ diye soruyor, sonrasını dinlemiyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlerin sesini duymadığını dile getiren Babacan, “Cumhurbaşkanı yönettiği ülkenin gerçeklerinden haberdar değil. Hep diyoruz ya, o eski Erdoğan yok artık. Milletle bağını kopardı, sırtını halka döndü. Eskiden apartman dairesinde otururken komşuları vardı. Arabaya inerken binerken birilerini görüyordu. Seyyar satıcıyla karşılaşıyordu. Ne zaman kendisini Külliye’ye hapsetti, toplumla bağını koparttı. Durmadan gençlere parmak sallıyor. İkide bir gençlere ‘Neden evlenmiyorsunuz?’ diye soruyor, fakat sonrasını dinlemiyor. Dinlemeye sabrı da tahammülü de yok artık; 22 yıl olmuş, dinleye dinleye kulakları kapatmış. Gençler ‘Geçinemiyoruz’ diyor, Erdoğan duymuyor. Gençler ‘Kiralık ev dahi bulamıyoruz, bir ev döşemek; kirasıyla depozitosuyla dünyanın parası’ diyor, Erdoğan duymuyor. Sayın Erdoğan, gençlere bir kulak verin ya. Siz bu ülkede, en temel ihtiyaç olan karın doyurmayı, barınmayı bir lüks haline getirdiniz. Sayenizde gençler, ailelerinin ev kirasına destek olmak için çalışıyor; kendilerine ayrı bir hayat kuramıyorlar, imkanları yok” diye konuştu.
“Sayın Erdoğan, bir paket çocuk bezi kaç lira oldu haberin var mı?”
“Bir de gençlere destek paketleri sunuyorlar: ‘İlk çocuk için tek seferlik 5 bin TL yardım veriyoruz’ diyorlar. Ya Sayın Erdoğan, bir paket çocuk bezi kaç lira oldu haberin var mı ya? Ben biliyorum çünkü uzmanlık alanım. Siz insanlarla dalga mı geçiyorsunuz? Sizin aklınız belli ki paramızın bereketli olduğu eski günlerde kalmış. Size hatırlatayım: Türkiye, ekonominin liyakatli kadrolarla yönetildiği o eski Türkiye değil artık. Türkiye, emeklilerin maaşlarıyla yurt dışı seyahati yaptıkları; gençlerin ev sahibi, araba sahibi oldukları o eski Türkiye değil. Geçen hafta söyledim, yine TÜİK rakamı inanırsanız. Barınma enflasyonu %74, eğitimde enflasyon %79 bu ülkede. Ev, aile, çocuktan bahsediyoruz değil mi? Doğum oranlarından bahsediyoruz. Ya ortalama enflasyonun yüzde 39 olarak açıklandığı bir ülkede, eğer konut, barınma enflasyonu 74’se, eğitim enflasyonu 79’sa, bu insanlar nasıl yarınlara güvenle bakıp evlensinler, çocuk sahibi olsunlar. Sebebi sizsiniz siz. Başka suçlu aramayın.”
“Bu ülkenin gençleri ne zaman ayağa kalksa, tarih yeniden yazılır”
“Genç kardeşlerim, biliyorum öfkelisiniz. Demokrasi ve adalet talebiniz yok sayılıyor. Ama umutsuzluğa kapılmayın. Bizim lügatimizde umutsuzluğa yer yok. Çünkü biz biliyoruz ki bu ülkenin gençleri ne zaman ayağa kalksa, tarih yeniden yazılır. Bu düzen değişecek inşallah. Kendini milletten üstünde görenler gidecek, milletin ta kendisi yönetime gelecek. Unutmayın, bu ülkenin asıl sahibi sizlersiniz gençler. O sandıklar sizin için kuruluyor. Yarınlar sizin ellerinizde şekillenecek. Biz, gençler yarınlarımız demiyoruz. Öyle meseleyi erteleyecek durumumuz yok. Gençler bugünümüzdür. Biz gençlerin göç etmek zorunda kalmadığı, fikrini söylediği için yargılanmadığı, kendilerini bu toprağa ait hissettiği bir Türkiye inşa etmek için mücadele veriyoruz. Üniversitelerin baskı altında olmadığı, fırsat eşitliğinin sağlandığı bir ülkeyi birlikte kuracağız. Bu yüzden size düşen, karamsarlığa değil, cesarete sarılmak… Biz buradayız, yanınızdayız. Önünüzde değil arkanızdayız. Ve sizlerle birlikte omuz omuza yürümeye hazırız. Çünkü biz, demokrasiye inanan, bu ülkeyi seven, milyonlarca insanız. Ve unutmayın zulmün karşısında susan değil, adaletin yanında duran kazanır. Ve kazanacağız inşallah. Adaletle, demokrasiyle, özgürlüklerle kazanacağız.”