Esrarengiz Saldırı: Gazetecilik mi Hedef Alındı?
Araştırmacı gazeteci İrfan Aydın’ın babaevine düzenlenen saldırı, sadece bir evin kapısını değil, Türkiye’de basın özgürlüğünün sınırlarını da zorlayan karanlık bir olay. Örnekköy’deki bu esrarengiz gece, hırsızlıktan çok daha derin bir niyetin izlerini taşıyor. Evde hiçbir değerli eşyaya dokunulmaması, her köşenin didik didik aranması, akıllara tek bir soru getiriyor: Ne aranıyordu? Ya da belki daha korkutucu bir ihtimal: Ne yerleştirilmek istendi?
İrfan Aydın, yıllardır mafya, yolsuzluk ve terör örgütleriyle ilgili cesur haberleriyle tanınıyor. Onun kalemi, karanlık odakların rahatını kaçıran bir ışık gibi. Bu saldırı, sadece bir gazetecinin evine değil, gerçeğin peşinde koşan bir mesleğe yapılmış gibi görünüyor. Aydın’ın “Belge arayanlar ya da tuzak kurmak isteyenler akıllarını başlarına alsın” sözleri, bu olayın basit bir hırsızlık olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Peki, kim bu kadar cüretkâr? Kim, bir gazetecinin babaevine girip iz bırakmadan sırra kadem basar?
Olayın ardından jandarma ve savcılığın titiz çalışması, devletin bu tür organize suçlara karşı kararlılığını gösteriyor. Ancak bu, meselenin vahametini azaltmıyor. Türkiye’de gazetecilik yapmak, hele ki İrfan Aydın gibi korkusuzca gerçeği haykırmak, adeta mayın tarlasında yürümek gibi. Her adımda bir tehdit, her haberde bir risk. Aydın’ın “Türkiye bir mafya devleti değil” vurgusu, hem bir güven beyanı hem de bir meydan okuma. Devletine inanıyor, ama aynı zamanda karanlık güçlerin panik içinde olduğunu da görüyor.
Bu saldırı, sadece İrfan Aydın’ın değil, tüm gazetecilerin mesleki mücadelesine dair bir uyarı. Gerçekleri yazmanın bedeli, bazen bir gece yarısı evinize giren gölgeler olabiliyor. Ancak Aydın’ın kararlılığı, bu gölgelerin amacına ulaşamayacağını söylüyor. “Devletimiz 3-5 çapulcunun kimliğini ortaya çıkaracak” derken, sadece bir temenni değil, bir hakikat arayışının sesi yükseliyor.
Soruşturma devam ediyor. Belki yakında bu olayın ardındaki isimler gün yüzüne çıkacak. Ama asıl soru şu: Gerçeği susturmak isteyenler, bu tür saldırılarla amacına ulaşabilir mi? İrfan Aydın’ın cevabı net: “Asla.” O, yazmaya, konuşmaya, gerçekleri haykırmaya devam edecek. Çünkü gazetecilik, karanlığa teslim olmayanların mesleği.
Bizler de bu olayı unutmamalıyız. Bir gazetecinin evine girenler, aslında hepimizin özgürlüğüne kastetmiş oluyor. İrfan Aydın’ın yanında durmak, sadece bir insanı değil, gerçeği savunmak demek. Ve gerçek, eninde sonunda kazanır.
Ne kadar baskı zulüm ve de sömürü yapılırsa yapılsın kasa can çekişir gibi bunlarda can çekişmeye başladılar. Korku duvarları çoktan aşılması gerekiyordu. Ancak geç de olsa korku duvarları yıkılmaya başladı. ABS.